29 Ağustos 2018 Çarşamba

Sevmeyi Unutmuşlar Ve Sevgiyi Yayanlar - #didemingozunden


Hayatımızın her alanına yerleşmiş ve de görmezden gelinmesi mümkün olmayan sevmeyi unutanlar topluluğu var. Ben hiç görmezden gelemiyorum; bir gün hepimizin sevgiyi yaymayı kalpten görev edinenler olarak, her şeyi düzeltebileceğimize olan inancımla beraber...


Madde madde size birkaç hoşlanmadığım konudan bahsetmek istiyorum öncelikle; 

Ebeveynlerde gördüğüm en büyük yanlış; çocuğunun kendilerinin istediği gibi olması gerektiğini düşünmeleri ve de onlar adına her konuda karar verme hatasında bulunmaları. 

Ebeveynlere göre bir çocuğu doğurmak veya onu nüfusuna geçirmek, eşyaların yerlerini ve akibetlerini değiştirebildikleri gibi onlara "sahip olmayı" çağrıştırıyor. İlk yaptıkları çocuklarını doğduğu andan itibaren bir birey olduğu gerçeğini unutup; olamadıkları, olmak istedikleri veya oldurmak istedikleri her şeyi üzerine giysi giydirir gibi giydirmek. Böyle ebeveynleri pek fazla görüyorum ve bunu yorumlamam için inanın bana bir anne olmama gerek yok. Bende bir anne ve babanın evladıyım, ben hiçbir şekilde bir mesleğe veya bir şekle büründürülmek istenen bir evlat olmadım. Benim anne ve babamın da yapmış olduğu hatalar vardır elbet, ama bu büyük hataya şükür ki düşmediler...

Ve evet, benim için bir çocuğun anne ve babası veya bir başkası tarafından şekillendirilmesi en büyük hatalardan biridir. Zira hayatta kalabilmek için dünyaya getirilen çocuğun bir birey olduğu bilinci ile yetiştirilmesi gerektiğini düşünürken, ebeveynin görev önceliğinde sevmek ve korumak görevinin geldiğini düşünüyorum!


Sevmeyi unutmuş ebeveynlerin ve aile büyüklerinin haricinde, sevmeyi unuttuğunu düşündüğüm bir kesim daha var ki; onlar da sevilmeyi unutmuşlar, bu unutkanlıkları sebebiyle kendi sevgilerinden başka düşüncelere değer vermeyen kişiler olmaya devam etmeleri geliyor.


Kendi sevgisinin değerini bilip, diğerinin düşüncesine değer vermeyen bu kesim; kendine hak gördüğü üzere, ister doğru olsun isterse de olmasın, "sevmediği halde" seviyorum diyebiliyorlar! Bu benim için en büyük sevmeyi ve de sevilmeyi unutma unsurunda bulunuyorlar... Bir de sevdikleri kişilerin onları sevmesi gerektiğini düşünen zorbalar var ama o ayrı bir konu gibime geliyor. O çok başka bir boyut, zorbalık gibi geliyor o da...

Sevilmenin yalanı olmasın isterdim ama ne yazık ki var. Gerçek anlamda nefretin yalanını ayırabilirsiniz, zira nefretin yalanı olmaz derler ve bence de öyledir. Çünkü nefretin yalanını doğrusunu hissedersiniz. Ama birinin sizi gerçekten sevip sevmediğini hissetmeniz, bazen bir noktada gerçek olamıyor. İyi bir oyuncu karakterinde bulunan kişiler, sizi sevdiğine inandırabiliyor ve hiç size sevgi sözleri söylememişçesine de "türlü bahanelerle çekip gidebiliyor!" Ne yazık ki böyle...

Çok ama çok küçükken, ilk deneyimim olan sevgililikte birine internet üzerinden seni seviyorum yazdım. Yalan atamam. Denemek istedim, sevmek-sevgili olmak-sevildiğini hissetmek nasıldır diye. Ben de sevilmek nedir, karşı cins tarafından bilmiyordum ama arkadaş nedir biliyordum en azından. Sevgili de olsa, sizi arkadaş olarak da sevebilmeli idi; siz de onu arkadaş olarak da sevebilmenizdi doğru olması gereken. Benim aradığım samimiyet ya da samimiyetsizlik, kendime yakıştırdığım o davranış da değildi. Çok çabuk vazgeçtim o hatamdan. Ben yapamam, yalan söyleyemem, dedim ve vazgeçtim. Bir insan olarak sevmek haricinde sevmiyorum seni, diyebildim... Nicesine bu dürüstlüğü diliyorum. Zira; "Bir insanın canını hiçbir gerçek, bir yalan kadar acıtamıyor!" Biliyorum....


Bu yazı çok zamandır bekleyen bir yazı idi, bir aileye üzdükleri evlatları için kızmış da üstteki paragraflar dizisini yazarak açmıştım bu yazıyı; bunu hatırlıyorum ama kim olduğunu hatırlamıyorum...


Demiştim ki, "Sevmeyi Unutmuşlar!" Evlatlarına hayatını çalmaktan daha başka ne kötülük yapabilirler ki? diye düşünmüştüm sonra. Ve evet, sırf bu olmasa da bahanesi; o da sevilmeyi unutmuş ki, bana sevmediği halde yalan söyleyebildi birçok defasında demiştim sonra... Evet, ülkemizde de dünya üzerinde de gençlik dönemlerimizde öyle çetrefelli dönemlerden geçiyoruz ki, kendi kararlarımızca yaşayamazsak o bizim hayat boyu çilemize dönüşüyor. Sonra ortaya mutsuz bir sürü insan çıkıyor ve bir zamanlar yaşamayı unuttuğu kendi varlığını gerçekleştiremeyen o çocuk da, sevmeyi unutuyor...


Gördüğüm gözlemlediğim bu! Hayat, kişinin birey olarak görülmesi ve mutlu olduğu yönde yolunu kendisinin çizmesi gerektiği şeklinde ilerliyor; bunu çok net öğrendim. Meslek seçimi der, ya da kendini ispatladığı hobisi der ve parayı önem sırasında üst sıraya koyar ve esas mutluluğu es geçer kimisi. Oysa mutluluk, bir tomar parayı kazanmanızda değil; o parayı dahi kazanırken gerçekten çaba ve istekle gönülle çalışmanızdadır!

Bu sene yaz döneminde, üniversite seçimlerinde kaç çocuk kendi tercihini değil de, ailesinin uygun gördüğü mesleği seçip geleceğe yönlendirildi acaba? Kaç mutsuz birey daha yetişecek, kaçı ailesinin doğru gözlemiyle yönlendirildi de çalıştıkça sevecek ama kaçı sadece para için mutluluğu heder edilen kesim arasına girecek acaba???

Bunları düşünüyorum ve mutsuz insan ayrımını yapıyorum sonra kendimce bazen; gerek haberleri izledikçe, gerekse de çevremi gözlemledikçe...


Neden biliyor musunuz; hayvanlara sevgi göstermeyen gençleri görüyorum, sevgiyi unutmuşlar diyorum! Kendi suyunu kendi yemeğini, çalışmadan etmeden arayıp bulmak zorunda olan; bizim kendimize göre şekillendirdiğimiz doğada kendine dair bulabileceği tek bir şey bile bırakmamışken, birkaç su kabına tahammülü olmayan insanları görüyorum; "sevmekle beraber insanlıklarını da vicdanlarını da unutmuşlar" diyorum üzülerek...

Çocuklara sevgi saygı ve anlayış göstermeyen, "ulan bir zaman ben de çocuktum," deyip gülemeyen insanların, bir bayram sabahı çocuk parkında oynayan çocuklara silah sıktığını duyuyorum! Sevmekle beraber, insan olmayı da unutmuşlar diyorum!

Sonraa bir zaman geliyor, bir haber alıyorum; yaşlısı, çocuğu, genci, kadını erkeği tanımıyor, sinirine hakim olmayı seçmeden destursuz davranıp insan öldürüyor insanoğlu! Ve bu insanoğlunun yaşadığı yerde, o üstteki paragrafta çocuk parkında vurulan ama akciğerine birkaç santim kala sırt kemiğine saplanan kurşun sebebiyle, suçlular serbest bırakılıyor. İnsanlık bir kez daha ölüyor. Düşünüyorum, meslek seçimi eksikliğinden mi? Harbiden kendisi bile seçmişse de, o savcı hakim "Allah korusun" yakın çevresinde de olsa aynı kararı verebilecek mi? Hayvan insan demeden, bir can yitip gitmeli mi canilerin dışarıda gezmemesi için illa ki? Bunu yapan sizce daha beter üste çıkmadan da durabilir mi???


Sonra bugün haber bültenleri ve internet sayfalarında duyduk gördük ki; internette, haber bültenlerinde ve de birçok kesimde karşı çıkılan bu kararın sonucu, aynı kişinin yeniden gözaltına alınması ve tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmesi şeklinde yer aldı! Adalet yerini buldu diye sevinirken bir yandan, bir diğer yandan da hepimiz önceki kararın tekrar tecelli bulması konusunda endişeli bulunmak arasında kaldık sonucunda...

Bu ülkede, nice maganda kurşununa kurban giden çocuk genç yaşlı insanımız; koca veya sevgili şiddetine kurban giden nice kadınımız ve bir anlık sinirini bahane edip öldürülen nice insanımız var ne yazık ki. Adaletin indirimi, geç gelmesi, bir diğer tarafın yaşam hakkına zarar veren bir kararın alınamaması; özellikle çok hassas senelerden geçtiğimiz bu senelerde son bulmalı. Ama öyle ama böyle, adaletin yerini bulduğunu düşündüğümüz bu haberdeki gibi nice davalarda böyle güzel sonuçlar alabilmemiz dileğimle!

Nereye bağlayacağıma gelince; dedim ya sevmeyi unutanlarımız var, bir diğer yandan da bu habere tepkisiz kalmayıp; bir dakika ya, böyle karar olmamalı benim ülkeme ve hukuk sistemime yakışmıyor, haklının yanındayız diyen vatandaşlarımız var! Çok şükür ki, o vatandaşlarımız olarak; sevmek nedir bilmişiz, bilmeyene öğretmişiz ve de öğretmeye devam edecek bir topluluk olarak varız diyebileceğiz! 

Zira sevmek; tanıdık tanımadık kişilere, her canlının yaşam hakkını ve her haklının yanında bulunup hakkını savunmaktan geçer!

Kafamda sorular var ama hepsi korkudan ötürü çıkıyor biraz da; sevginin sadece bir toplumu değil, tüm dünyayı kurtarabileceğine inanırken olanlar ne kadar doğru şekilde ilerliyor acaba? diye düşünüyorum işte, bu anlattıklarımdan sebep geliştiği tarafta... Sevmeyi unutmadıkça, sevildiğini yanımızdaki hayatımızdaki ve çevremizdeki herkese göstermeyi ihmal etmedikçe; hepimiz kazanacağız. Ben buna kalpten inanıyorum dostlar... 


Bayramın ilk günü, çocuk parkında o dehşeti yaşayan kız çocuğumuza ve ailesine de büyük geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum kalbimden. Allahım hiçbir çocuğa ve canlıya yaşatmasın, ne öylesini ne de daha beterini! Amin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder