30 Aralık 2018 Pazar

Didem'in Gözünden 2018'de Neler Oldu


Bir yılı daha geride bırakırken, yıl sonu değerlendirmesi yapmak gerek; 2018'de neler oldu neler... Yillar Geçerken adlı bloğumda, kendimiz için değerlendirmesini dün yaptım. O yazımı burada bulabilirsiniz...

Bugün 2018 senesinde ülkemizde neler oldu neler demeye geldim. :) Aklımda kalanları yazmaya çalışacağım daha çoğunlukla... Çok karmaşık gideceğime eminim, bunu önceden belirtmek istiyorum. Ama onun haricinde, yazmayı çok şevkle yine benim gözümden bir değerlendirme yazısı daha yazıyor olacağım. İyi okumalar... :)




Bir özel jet düştü 2018'de, tarihi 12 Mart 2018 imiş; 

Mina Başaran ve 7 kız arkadaşının, evlilik öncesi kutlama yapmak üzere özel jeti ile gittiği Birleşik Arap Emirlikleri'nden İstanbul'a dönmek üzere havalanan özel jet İran sınırlarında düştü haberini almıştık. Bunu neden çok net hatırlıyorum, hem yitip giden insanların ve ailelerinin yerine kendimi koyabiliyordum; bu tarz kayıpları kimse yaşasın istememektir normal olan! Bir o kadar böyle düşünürken de, o dönem "zenginler zaten, oh iyi olmuş" diye ölü sevicilerin varlığı beni o kadar rahatsız etmişti ki yine; sanırım unutamayacağım bu olayı! Tekrar başımız sağolsun, hem o yitip giden insanlarımız için, hem de bir yanındaki insanlığı öldüren insanlarımız için...

Buna dair bir yazı da yazmıştım bloğumda, daha çok hatrımda kalmasına sebep olmuştur belki de bu da; Vicdansızlık Böyle Şeylere Sevinmekte!



24 Haziran 2018'de, bir olaylı seçim daha atlattık ne yazık ki;

Tatlıya bağlanmadı mı, bağlandı. Çoğunluğun kararıyla seçilen kişi hepimizin cumhurbaşkanıdır sonuçta ama o akşam bundan da ayrı epey stresli idi resmen!

Şubat ya da Mart dolayları idi sanırım, yanlış hatırlıyor da olabilirim: 24 Haziran 2018'de Türkiye'nin İlk Başkanını seçeceğimiz seçimi gerçekleştirdik, Recep Tayyip Erdoğan, tekrar Cumhurbaşkanımız ve Türkiye'nin ilk başkanı oldu bu seçim ile...

Halkımızın demokrasi sistemi ile seçtiği kişi, bizim cumhurbaşkanımız veya yöneticilerimizdendir. Bundan yana hiç sıkıntım yoktu ama epey sıkıntılı bir seçim dönemi idi yine, gerek gazete yayın organlarının gerekse de siyasilerimizin yerli yersiz açıklamaları ve o açıklamalarını da yalanlamaları ile epey sıkıntılı bir seçim sonucunun açıklandığı akşamı yaşadık. Bunun da yazısını yazmıştım bloğumda, Seçim 2018 Ve Sonrası - #didemingozunden. Okudum da bugün yine, "vay be nasıl strestli bir seçim akşamıydı!" diyorum hala...

31 Mart 2019'da da, bir yerel seçimimiz var yine. Allahım ülke olarak, cümlemizin hakkında hayırlısını nasip etsin inşallah... :)


Tren kazalarımız oldu maalesef; kaybettiğimiz vatandaşlarımızın, toprakları bol olsun inşallah...

Tekirdağ Çorlu'da 8 Temmuz 2018 günü, bir yolcu treninin vagonlarından birinin raylarından çıkarak devrilmesi sonucu 24 vatandaşımız hayatını kaybederken, 318 kişi yaralandı. Davası hala sürmekte ve esas suçlular bulunamamış bulunmakta diye biliyorum...

Ve bu ayın 13'ünde (13 Aralık 2018 günü), Ankara'da Yüksek Hızlı Tren ile yol kontrolü yapan kılavuz trenin çarpışması sonucunda 9 kişi hayatını kaybetti, 34 kişi yaralandı. Bu tren kazasının da esas suçluları bulunmak üzere dava açıldı ve hala sürüyor. Deniyor ki, büyük ihmal var; kaza olmadan birkaç gün önce işleyişte değişiklik oldu ve bundan tüm görevlilerin haberi yoktu ne yazık ki... Maalesef ülkemizde katedilmesi yollar çok daha fazla...

Tren kazalarında ve trafik kazalarında hayatlarını kaybedenlere, Allahtan rahmet diliyorum cümleten bu vesileyle de...


2018'de, Fetö Terör Örgütü adına suç işlemek ve casusluk yapmak suçlamasıyla yargılanan ABD'li Rahip Andrew Brunson davası vardı bir de;

Ülkemizi ilgilendiren bir konuydu ki, bu kadar aklımda kaldı esasında. ABD'li Rahip'i yargılama kararıyla tutukladığımızda, ülkemizde dolar fırladı 6 Tl'lere kadar vardı resmen. Rahip Brunson, Temmuz ayında tutuklandı ve Ekim ayında da serbest bırakıldı tarafımızdan; sanırım Amerika'ya da teslim edildi...

Dolar şimdi nispeten düşmüş de olsa, 2018'de en yüksek seyrine ulaşmış oldu... Bir Brunson davası mıydı buna sebep, tam olarak değil bence. 2018'de üretim dengemiz epey bir düştü. Ekonomik yönden birçok şirket iflasa sürüklendi ve de fabrikalar özelleştirildi. 2019'da bu durum düzelir mi bilmiyorum ama büyüdükçe öğrendiğim bir şey varsa; dışa bağımlı olmadan, kendi ürününü üretmek çok mühim! Fasulye ve bulgur gibi malzemelerin, marketlerimizde ithal ürünlerinin çoğunlukta olduğunu gördüğüm ve de duyduğum için söylüyorum bunu tabii ki de. Ülkemden umutluyum ama bir o kadar da halkımızın bilinçli olmadığını düşünüyorum...


2018'de Cemal Kaşıkçı adlı bir gazetecimizin önce kaybolduğu düşünüldü, sonra da öldürüldüğü haberi alındı...

Ülke olarak tüylerimizi ürperten bir olay idi bence, önce kaybolduğu söylenen Cemal Kaşıkçı'nın son 3 aydır ölü olduğunu biliyoruz. Cesetinin ortaya çıkmaması sonrasında, Suudi Arabistan prenslerinin emirleri tarafından öldürüldüğü ve asitle de cesetinin yakıldığı itirafı geldi Suudi Arabistan Emirliğinden... Bu sene; "Nasıl dayanıyoruz böyle haberleri almaya, Allah kitap aşkına biri açıklasın bana!" dediğim bir sene idi, böyle haberler açısından özellikle...

Ya öleceğimizi biliyoruz, kendi canımızın nasıl acıdığını hesaba katıp kendimize insaflı davranılmasını isteriz değil mi? Nasıl birini bu kadar vahşi öldürebilirler, nasıl yok edip kurtulabilirler?! Kınamak falan değil bu, resmen sorguluyorum. İnsanlık diye bir şey var bu dünyada, düşünen tek varlık türüyüz şu dünyada; ama yaptıklarımız akla kalbe ve vicdana sığacak cinsten değil! Bazen korkuyorum ve çok kalbim ağrıyor düşünmekten ve böyle şeylerin korkusunu hissetmekten.

Üstte de dedim ya; nasıl dayanıyoruz? Ben dayanır olmuşum resmen; bu kadar çok üzülür ve de korkarken, insanların acımasızlık dolu eylemlerini duyar dinler ve tüm caniliği hissedebilir halde iken... Cemal Kaşıkçı'nın ruhu huzur bulsun inşallah. Allahın adaletine sığınıyorum bu gibi konularda, onun adaletine inancım sonuna kadar var şükür ki...



2018'de Soğan-Patates gibi yiyeceklerimizin aşırı zamlandığı zamanlar yaşadık...

Kimi dedi ki toptancılar stok yapıyor, piyasada soğan ve patates yok. Bir başkaları dedi ki, ülkecek yeterli üretimimiz yok, o sebepten bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Bir kesim de dedi ki, soğan ve patateste hastalık var... Sonra öğrendik ki, bunların her biri de doğru imiş. Bir kısım soğan ve patatesimiz hastalığa yakalanmış, birkaç bölgede toptancılarımız stok yapıp piyasa ile oyun oynamış, bir o kadar da üretemeyen üretici sebebiyle yaşamışız bu sıkıntıları.

Farkında mısınız, 2018 resmen üzerimizden geçmiş gidiyormuş! Ülkede neler neler oldu aslında da, benim hatırladıklarım bunlar. Kötü haberlerin çoğunlukta olduğu bir sene miydi ki? Ülkemizde kazalar, pahalılık, iflaslar ve ölümler vuku bulmuş de mi yine... Biraz böyle idi ne yazık ki ama tabii ki iyi şeyler de oldu çok şükür ki...


Misal aklımda 29 Ekim 2018 günü açılışı yapılan İstanbul Havalimanımız var;

Evet çok pahalı bir maliyetle ülkemize kazandırılmış, henüz tamamen kullanıma açılmamışsa da, "Yap-İşlet-Devret" yöntemi ile ülkemize kazandırılmış bir havalimanı. Ama sonuçta bizim değil mi artık, umarım güzel iş yapar ve ülkemize büyük kazanç kapıları açar...


Yıllardır, TV ekranlarında ne yaptığını bilemediğimiz Adnan Oktar'ın bir örgütü olduğu ve o örgütte binbir suç işlediği öğrenildi ve buna el atılıp kurbanlar kurtarıldı...

Gerçekten yerinde bir uygulama imiş ki, bunların ortaya çıkmasına o kadar çok sevindim 2018'de. Sadece TV kanallarında gördüğümüz o "kedicikler", normal bir adam olmadığını gösteriyordu bence bize. O bir eğlence yöntemi değildi, dine hizmet eden bir yanı da yoktu gözümüzde. Ama adam her yerde olmaya başlamıştı son zamanlarda... Öğrenildi ki; silah bulundurmak, silah tacirliği, elinde zorla adam bulundurmak ve çalıştırmak, bu adamları ve kadınları kötü emellerine alet etmek ve daha sayamayacağım bir sürü suç işlenmiş... Cinayete varan suçlar, asırlık bir Tevrar kitabı uğruna işlendiği söylenen bir cinayet var ki; akıllara zarar! Üstteki insanlığın acımasız bencilliği üzerine tekrar yazmayayım, düşünüyorum ve sorguluyorum yine biliyorsunuz işte... :)


En önemli güzel gelişmelerden biri 12 Kasım 2018 günü SMA Tip-2 ve Tip-3 hastalarının ilaçlarını da SGK'nın karşılama kararı alması idi. Ama bu gelişmenin bir kolu 2019'a sarktı, SMA'lılar hala ilaç bekliyor ne yazık ki...

Ben de SMA Tip-2 ve Tip-3 hastalarının ilaçlarını beklediğini duyurmaya çalışıyordum birkaç ay öncesine kadar, misal bu yazımda. Neden ilaçlarını alamadıklarını, neden tedavilerine devam edemediklerini ve devletin buna bir çözüm yolu bulmasını SMA hastaları olan olmayan birçok kişi olarak beklediğimizi yazmıştım...

O beklenen güzel haber, 12 Kasım 2018'de Sağlık Bakanlığı tarafından verildi ise de; Resmi Gazete'de yayınlanması gereken SUT Kararı hala açıklanmadı. Çok değil, kararın uygulamaya geçirilmesi için bir toplantı ve de bir yazı bekleniyor işte ama hala gerçekleşmedi... 2019'a sarktı görünüyor, net bir cevap ve beklenen uygulama hala gerçekleşemedi zira. Sağlık bakanlığı bu hafta bir toplantı yapmış ama o karar hala alınmamış deniliyor şimdi de SMA hastası aileler tarafından...

Umarım 2019'da, hakedilen tüm sağlık gelişmelerini; beklemeden, zaman kaybettirilmeden alabiliriz. Yürekten diliyorum, bunu başarabilmeliyiz!


2018'de hayatını kaybeden ünlülerimiz de oldu ne yazık ki;

Gazeteci Aydın Boysan (5 Ocak 2018), Şairlerimizden Ülkü Tamer (1 Nisan 2018) ve Cemal Safi (18 Nisan 2018), Oyuncu Arda Öziri (27 Mayıs 2018) - Ki her ölüm erkense bile, bir motosiklet kazasında çok genç oldu ölümü, Fotoğraf Sanatçımız Ara Güler (17 Ekim 2018) hayatını kaybeden ünlülerimizdendi. Toprakları bol, ruhları şad olsun. Daha nice oyuncumuz bu sene gitti ama hepsini yazmayayım dedim. Benim duyduğum ve hatırladıklarım bunlardı diye yazdım; daha ayrıntılı 2018'de neler oldu yazısı olarak, bu yazımı yazarken net tarihlerin bir kısmını aldığım bu siteden sizler de bakabilirsiniz...



Velhasıl kelam, aklıma başka 2018'de ne oldu ne bitti diye herhangi bir madde daha gelmiyor. Benden bu kadar işte... (: 

Sizlerin aklında kalan, toplumsal veya basına yansımış olaylarımız varsa yorumlara bekliyorum. Sizce 2018 nasıldı, sizi en çok sarsan ve en çok mutlu eden gelişme hangisiydi? Bilmek istiyorum ben de... :)

2018'de ilk yazdığım yazım gözüme değen ve beni rahatsız eden konulardan biri, pedofili konusuna dair olmuş! O yazımı burada bulabilirsiniz... 2019 öyle bir sene olsun ki; gözüme böyle iğrenç konular değmesin ve ben de kötülüklere dair fikirlerimi sunmak zorunda kalmayayım istiyorum!



-- 2019 öyle bir sene olsun ki; 


Ülkemizin toplum içinde birbirine saygı sevgi ve anlayış çerçevesinde yaşayabileceği köklü kararlar ve uygulamalar yürürlüğe konulsun, ne devlet büyüklerimiz ne de ünlülerimiz bu ve bunun gibi ciddi konularda gaf yapmasın. Refah, dayanışma ve birlik içinde, iyiliğe doğru uzanan mutlu ülkeler arasına girsin yeniden ülkemiz...

Hani 90'lar zamanı, en mutlu bizleriz deriz hala! O zaman en mutlu ülke araştırmaları yapılıyor muydu bilmem, o zamanki mutluluğumuzu yakalayabilelim inşallah 2019'da...

Kaza, şehit, skandal, çöküş, kandırma, dolandırıcılık, taciz, tecavüz, cinayet haberleri duymadığımız; mutluluk, sağlık, bolluk, bereketlik, birlik, bütünlük ve daha nice güzellikte haberler aldığımız bir sene idi diyelim... Çoğunlukta güzellikleri hatırlayalım, kötü haberlerimiz de elbet olacak insanız ama bizi sarsan yıkan ve tüketen değil; bizi bir eden ve mutlu eden haberlerimiz çoğunlukta olsun.

Ülkemde; Sağlığa, işçiye, insana, çocuğa, yaşlıya ve gence; eğitime, kültür ve sanata verilen desteğin en yüksek düzeyde olduğunu gördüğümüz bir sene diliyorum hepimize... Ülkemizden bütüne yayılan, barış ve mutluluk olsun; Dünyamız cennet olsun bu sene, barışı yaysın tüm insanlığa inşallah... :)

Öyle güzel yazdım ki bence dileklerimi, şu an kendimi bir barış elçisi ve sevgi pıtırcığı gibi hissediyorum. Ülke ve dünyamıza bu hissiyat yayılsın, güzelleştiğimiz bir yıl bizi sarıp sarmalasın derim... (:

Güle güle 2018, Hoş gel 2019!<3 Sevgilerimle... :)


14 Aralık 2018 Cuma

Andersen Masalları, 5 Film, UTC - #didemingozunden


Bir kitap, bir dizi ve 5 film ile karşınızdayım bugün, Didemin Gözünden diyerekten... :) Epeydir yoktum, ben çok yazmayı özlemiştim yine buraya. Yazamadığım zaman diliminde birçok film izledim, bir yabancı dizi bitirdim, bir Türk dizimiz final verdi (ki o bu yazımda bahsettiğim konulardan biri), bir de yeni bir yabancı diziye başladım... İzlemek ve de onların dünyasına akmak güzel ama bu yazımda aktığım dizilerde Yılbaşı temaları hakim çoğunlukla, sevgilerimle... :) 

Andersen Masalları


Bizim küçüklüğümüzden beri çizgi filmlerde veya filmlerde izlediğimiz masalları, büyüdükçe okumaya başladığımızda hiç öyle olmadığını görmek üzücü... İnternette, bildiğimiz masalların gerçek hallerini okumak ne kadar hayret edici idiyse de, okuduğum kitaplardan farklısını bulmayı diliyordum galiba...


Geçen hafta Andersen Masalları'nın birkaç tanesinin toplanmış halinin basıldığı, Say Yayınları'nın kitabını okudum. Nereden almıştık, bu kitap nasıl elimize geçmişti hatırlamıyorum. O kadar zamandır okunmamı bekliyordu ki, okumak bu seneye nasip oldu. Dünyanın En Güzel Masalları kitabı yazıyor üstünde ama ben o kadar zevk alamadım bu kitaptan. 

Andersen Masalları, Hans Christian Andersen adlı yazarın masalları... Bunlara hangi masallar dahil derseniz; Kurşun Asker, Çirkin Ördek Yavrusu, Kibritçi Kız, Küçük Deniz Kızı, Papatya gibi masallar...

Benim küçüklüğümden beri en sevdiğim çizgi film karakterlerinden biri, Çirkin Ördek Yavrusu idi ama gerçeği daha durgun ve de soğuk bir hikayeden ibaretmiş meğer... Sonra Küçük Deniz Kızı hikayesi, bizim bildiğimiz sevgi dolu bir hikaye idi hani? Bambaşka bir hikaye imiş, beni en çok o hayal kırıklığına uğrattı zaten... :(

Bilmiyorum bu masallar hikayesi çok ayrı bir yerde benim için; masallardan uyarlama yapılmasın veyahut ben bir daha masalların gerçeklerini okumayayım en iyisi... Gerçek Hansel ve Gretel masalının, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'in internete de yayılan gerçek sonları beni mutlu etmiyor! Ben mutlu sonları seviyorum, pespembe dünyaları ve iyilerin hep kazandığı masalları... :)


5 Film; 5 Yılbaşı Filmi...


Kasım 2018'de, yani geçen ay, 5 adet yılbaşı filmi izledim. Bir tutku bende, yılbaşına doğru geçirdiğimiz zaman dilimleri... :) 

Umutlar, hayaller ve planlar; her biri bu dönemlerde daha güzel ve daha özgün benim için. Yeni yıl, yeniden başlayabilmeyi ve umutlarla sarmalanmayı çağrıştırıyor bana. Yabancı filmlerde bu hayal dünyası gibi süslenen evlere, kara bulanan sokaklara hevesle bakıyorum... Tabii ki filmlerden biliyoruz o güzellikleri ama ben küçükken bizim okulumuzda da kutlanırdı yılbaşları. Okulumuzu süslemek, eski yılı göndermek ve yeni yılı karşılamak için yapılan planlamalarda bulunmak; müthiş bir duyguydu benim için ve hala da öyle...

Ayağa kalktığım bir zaman diliminde, filmlerde gördüğüm bu hayal dünyalarının içinde bulunmayı ve ortak paydada güzel bir kutlama yapabilmeyi umuyorum sevdiklerimle oralarda da... Onun haricinde evimizde kutluyoruz biz de; bir senenin bitip, bir başka senenin başlamasını, sade bir yemekle... Noel diyor yabancılar, Christmas diyorlar; hepsi ayrı kültürler. Biz her sene, eski senenin gidip yeniden bir takvime başlamamızı kutluyoruz ülkemizde. Bu bile benim için enerji yüklemesi gibi işte... :)


Gelelim Kasım 2018'de izlediğim 5 Yeni Yıl Temalı filme;

İlki The Christmas Chronicles idi, 2018 yapımı bir Netflix filmi; siz noel babaya inanıp da, hiç göremez iken izini süren bir çocuk olsanız ve bir gün Noel babanın izine rastlasanız ne yapardınız? Bir abi-kardeş, yılbaşı arifesinde Noel babayı hediyelerini dağıtırken iş üstünde yakalıyorlar. Sihirler alemine giriş başlıyor onlar için. Öylesine eğlenceli ve tüm dünya çocuklarını hediyesiz kalmaktan kurtarmaya adanmış bir serüvenin içinde buluyorlar ki kendilerini, çoğu sahnede ben de orada olmayı istedim doğrusu... :)

Noel baba rolünde, Kurt Russel var ki; öylesi yakışmış bu role! :) Yeğenim bensiz, ben onsuz izlemişiz ama öyle sevmişiz ki ikimizde; birkaç hafta önce beraber de izledik açıp... Tavsiye ederim, o yeni yıl ve karla dolu aranan pespembe dünyayı yaşatıyor sizlere. Bana yaşattı yine doğrusu. Kış mevsimini sevmiyor olsam bile, böyle filmleri çok seviyorum işte! :)

The Princess Switch; 2018 yapımı, bir Netflix filmi. Başrollerinde, Disney Channel filmlerinden tanıdığımız Vanessa Hudgens var ve de benim bu filmle tanıdığımı düşündüğüm Sam Palladio. Ama nedense bir o kadar da tanıdık geliyor bana... Film çok eğlenceli idi bana göre. :) Klasik gelebilecek derecede bir benzeri olan konusu var; kraliyet prensesi olmaya aday kızımız, kendi benzeri olan pastacıya 3 günlük yer değiştirme teklif ediyor. Zira istediği prenses olmak değil, normal yaşayabilmek. Bizim pastacı kızımız ise, 3 günlük rolünde aşkı buluyor. Esas kraliyet prenses adayımız da, kendi aşkını pastacı rolünde iken buluyor. :) Evet basit gelebilir konusu ama diğer benzerlerinden daha eğlenceli ve de konu işlenişi beklenmedikti benim için yine de... :)

The Holiday Calendar; Türkçeye dümdüz çevirir isek, Tatil takvimi diyebiliriz. Yılbaşı haftasında büyükannesinden hatıra kalan antika bir takvimin, dedesi tarafından kendine hediye edilmesi ile kendisini sihirli olayların içinde bulan başrol kızımızın hayatı yılbaşında değişiyor. Hem eğlenceli, hem de düşündürücü bir filmdi. Hayatınızı değiştirmek için, fırsatları beklemeyin; siz yaratın diyordu resmen. Katerina Graham, The Vampire Diaries dizisinden de çok sevdiğim bir oyuncu idi. İlk defa bir filmde izledim, oyunculuğun yakıştığı kadınlar var resmen. Öyle güzel filmlerden biri idi benim için işte, güzel vakit geçirten cinsten... :)

A Christmas Prince (Noel Prensi); Prens koltuğuna geçmek istemeyen prensimiz, Kralın ölümü ile kayıplara karışmış ve onun hakkında haber yapmak da kendini geliştirme fırsatını ele geçiremeyen gazeteci kızımıza nasip olmuş... Gizlilikle dolu bir noel zamanında, hem aşkı buluyor hem de kendi fırsatlarını kendisi oluşturması gerektiğini öğreniyor esas kızımız... Bu film, "Görünen her zaman doğru olmayabilir!"i de öğretiyordu. Farkettim de, Noel temalı romantik filmlerin her birinde bir "fırsatların oluşmasını bekleyen, cesaretsiz" başroller var. Her bir romantik film yapımcısı, benim gibi yılbaşını fırsat olarak görüyor demek ki; planlar, programlar ve de hayaller için... Belki de öyle görmek istiyoruz ya da... :) Olur mu olur!

A Christmas Prince: Royal Wedding; Noel Prensimizin, müstakbel prensesimiz ile kraliyet düğününün filmi. Bence kesinlikle ilk filmden daha güzel ve de eğlenceli idi. Tamam fırsatları oluşturmayı öğrendik öğrenmesine ama bu filmde de "hayatının yönetimini başkalarına verirsen neler olur'u" öğreniyoruz. Bence böyle idi bu filmin de içeriği. :)

Ne film anlatasım varmış, pes artık bana! =)


UTC: Ufak Tefek Cinayetler, Final Yaptı...


1,5 senelik yayın hayatına veda eden bir dizimiz var sırada... :) Başlığa ismini sığdırabilmek için UTC dedim ama twitter'da böyle göre göre de bu ismine çok alıştım ben. Benim gibi twitter'ın kısıtlı harf kullandırma politikası gereği, bu kısaltmasına alışan birçok kişi olduğuna da eminim...

Ufak Tefek Cinayetler; oyuncu kadrosu ve klişe senaryolardan uzak senaryosu ile gönüllerimizde taht kurdu bu iki senede... Gerçek anlamda artık klasikleşmiş konulardan uzaklaşmaya ihtiyacımız vardı! Bizi herkesten şüphelenmeye sevk etti ise de, bir o kadar da ufkumuzu geliştirdi ve heyecanlandırdı fragmanları ile.. Ben daha çok aşk ve daha çok akışında sıkıntıya sokmayan bir dizi bekliyordum bir ölçüde, bu yüzden beni ikinci sezonunda daha tatmin eden bir senaryoya sahipti ve bu hafta Salı günü final yaptı...

Kadınların birbirlerinin kuyusunu kazmakta, -aşk uğruna- böylesi delirmiş olduğu bir filmi izlemek başlarda güzeldi; sonra iş beklemediğimiz boyutlara ulaştı! O kız onu yapmaz dediğimiz kişiler daldı entrikaların içine. Ama en baştan beri, her ne kadar karakterimizi çok kez salak yerine koydularsa da, "Oya" karakteri birçoğumuz için vazgeçilmez oldu...


Birçok kaçırdığım bölümü olmasına rağmen, izlemekten vazgeçmediğim bir dizi oldu UTC benim için de... İkinci sene daha çok "Merve" karakterini sevdim ve her ne kadar rolünü çok layıkıyla yaptı ise de; Arzu karakterinin en değişmez karakterini değiştiren senariste, ikinci sezon için darıldım...

Merve, en esaslı kızımız! Çizgisini bozmayan ama bir o kadar da mutlu sona en çok yakışan karakterlerimizdendi. Oya ile Serhan'ın mutlu sonu yaşamasından çok, Merve'nin gençlik aşkı Kerim ile mutlu sona kavuşmasına çok mutlu oldum ben. :) (Bakınız, üstteki fotoğrafta kavuşma anları!)

Gelgelelim; her şey tatlıya bağlandı ama bunun bu kadar çabuk yapılmasını da istemezdim. İki sezon boyunca, tam tıkırında giden diziyi, son bölümünde iyiye güzele bağladılar ve herkes dersini aldı. Ama eksik kalan yanı, biraz daha o yolda giderken karakterlerimizi görmek gerektiğiydi. Birbirleriyle daha bağlantılı şekilde çözmelerini görsek, çok çabuk barışmışlar ve birbirlerini geçmişteki hatalarıyla kabul etmeleri bu kadar çabuk olabilecekken yaşanan onca öfkeler boşaymış, gibi hissettirmezdi. Ki dizinin konuları itibariyle, birbirlerine kızmakta ve de öfkelenmekte hiç haksız değillerdi sözde! (:

Velhasıl; bir diziyi "Yaprak Dökümü"ne döndürmeden bitirmiş olmanın, haklı gururunu da yaşıyorum ama keşke birkaç bölüm daha oynayıp "Ufak Tefek Cinayetler" ismini basitleştirmeden final yapsalardı diyor ve böyle kaliteli klişeden uzak senaryoların darısı başımıza diyorum... :)

Sevgilerimle...