Geçen sene şöyle bir yazı yazmıştım; Ülkem Dolu Ölüm ve Ölü-Sevicilerle. Dün düşen iş jeti ve içindeki 7 kadının talihsiz ölümlerini, gündüz dışarıda olduğumuz için akşam eve gelince duyduk ve yapılan yorumalrı da görünce aklıma direkt bu yazım geldi. Bir ülke bir sene içinde ahlaken ve de vicdanen nasıl gelişemez, aklım almıyor...
Nice ülkeler bilimde, sağlıkta ve kişisel gelişimde her alanda ve her yerde gelişmeyi çoğunluk olarak gözetirken; ülkemde müslüman olmayan her din mensubunun, sağ partili sol partilinin, sol partili sağ partilinin, fakir zenginin, zengin fakirin zayıflıklarını, ölümlerini ve de kendinde olmayanlarını konuşup üzerinden sevinecek nokta bulmanın derdinde, olduğu yerde sayıyor!
Ülkelerle karşılaştırıyorum, çünkü birinin ölümüne; aman ben mi takacağım demekten öteye geçti ülkemin insanları, sebepleriyle insan olamadıklarını belli ediyorlar. Neymiş, savaş varmış ülkemde, onlar bu ortamda bekarlığa veda partisine neden Dubai'ye gitmişler! Evlerinde kalsalar ve evde başlarına bir şey gelse, bu dönemde yapmasalardı diyecekler, "zengin onlar haketti"ye getiriyorlar. Hep bizden mi ölecek, mantığı nedir; dünya üzerinde canı alan, kaza bela ortamında, hastalık olduğunda, kimdir? İnsanımız mı? Bu dönemde olmasa, yaşamasalardı diyecekler. O kadar nefret dolular, o kadar kendilerini sevmiyorlar ki, yapamadıklarından ve de kendilerine dahi inanmadıklarından sebep, nefretlerini kendilerini düşürmeyi sürdürerek kusuyorlar...
Türkiye'nin ilk iş jeti kazası diye geçmiş kayıtlara, kayıtlara geçtiği haliyle vicdanına kulak verebilen her birimizin canını yaktı bu kaza! Hayatını yitiren 11 kişinin her birine rahmet diliyorum, Allahım ailelerine de sabır versin! Öyle güzel gülmüşler ki her biri çekindikleri fotoğraflarda, öteki dünyada da böyle gülsünler inşallah...
İçim acıyor hala düşündükçe, çünkü insanın ailesini sevdiğini dostuğunu kaybetmesi ne demektir biliyor ve de şu an hayatını kaybeden 11 kişi ve o 11 kişinin yakınlarının yaşadıklarına "empati" kurarak bakabiliyorum. 3 mürettabat; kimbilir anne, baba, evlatlardı, hayalleri için savaşan azimli insanlardı. Hayatları yitip gitti... Başarılı 7 kadın, 7 eş, sevgili ve de sevgili adayı, 7'sinin içinde 3'ü anne imiş, geri kalanı yine hayallerle dolu. Hayaller gitti, talihsiz bir kaza geçirildi; zor olmayan da, baş sağlığı dilemek ve üzüntüyü ülkenin üzüntüsü olarak paylaşmaktı. Ben yürekten paylaşıyorum o acıyı, hiçbirinin yakını hiçbirinin tanıdığı olmadığım halde. Çünkü vicdanım sızlıyor, iyi şeyler olmasını dilerdim. Herkes eğlensin, herkes mutlu olsun isterim ülkemde! Keşke anlasalar, zor değil böylesi düşünmesi ve de hissetmesi...
Vicdansızlık böyle şeylere sevinmekte, cidden güzel konular olmadığını bilememekte... Senin acına sevinseler isyan edeceğin halde, senin acına üzülmediğini iddia ettiğin insanlar, şirketlerinde bir sürü kişiye iş imkanı sağlamış insanlar ve insanların evlatları. (Olmasa bile değişmez, en fakirinden en zenginine sevinemiyorsan bu senin ayıbın işte, anla!) Kimbilir ne işler başardılar, kimlere yardım ettiler ve de kimlerin ciğerlerini yaktılar giderken... Bilsen sadece nefretini ve de öfkeni, tedavi ederek kontrol ettirebileceğini ve sonrasında ne güzel şeylere adım atabileceğini... Ülkemde vicdansızlık diz boyu; ailesinden gördüğünü sürdüren var olduğu kadar, aileden baskılandığından çok, duygularına ve de yapabileceklerine kendi baskısını koyan ve kendisinin yapamadığını başaranlara da düşman olan nicesi var... Ülkem bunlarla dolu, vicdansızlığını başarılarının önüne engel ediyor ve üzüntülere sevinerek eksikliğini doldurmaya çalışıyor...
Ben bu bloğumda, yine rahatlamak ve söylemek istediklerimi söylemek için yazıyorum. Gözlemlediklerimi yazmak, inanılmaz rahatlatıyor. Yazmak, her zaman rahatlattı ve kendimi başarılı hissettirdi bana; ben yaptım diyebilmek, emek verebilmek inanılmaz güzel bir şey çünkü. Şu an açıköğretim'de okumaya devam ettiğim Sosyoloji bölümünün bana verdiği güce dayanarak da, sevdiğim işi geliştirerek gözlemlerimi yazmaya devam ediyorum burada bir de... Kendimle gurur duyuyorum, çünkü sevdiğim şeyleri yaparak kendimi geliştiriyor ve gerçekleştiriyorum! Böyle sevinçlerin, kendini sevmemekten ve dünya üzerinde bir şeyler yapamamış olmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Kendini geliştirememiş olmak, başkalarının düşüncelerini kabul edip, kendi düşüncelerini büyütememek...
Gerek ailemin öğrettikleri, gerekse de deneyimlediğim ve okuduklarım-başardıklarım üzerine; vicdanımı unutmadım, neye sevinilip neye sevinilmeyeceğini çok iyi biliyorum. Bir can yitip gittiğinde üzülünür, bir kuş cıvıldadığında sevinilir. Bir can hayatından olduğunda üzülünür, bir çiçek açtığında, bir can hayat bulduğunda sevinilir...
Yaşadığım 25 senelik yaşamımda, çok kötü de olsa birinin ölümüne sevindiğimi hatırlamıyorum. Allah aldı diyorum, ömrü yetmiş diyorum, yakınlarına sabır olsun diyorum. Çok kötü biri ise ve yaptıkları benim ciğerime dokundu ise, "en fazla gittiği yerde cezasını çeksin inşallah, Allah bilir işini," diyorum. Aksini yapanları ve de söyleyenleri, dünya üzerinde kendini gerçekleştirememiş ve yapmak istediklerini başaramamış olarak görüyorum. Bir insan hayat üzerinde yaşamı ciddiye aldığı kadar yaşamı sevdi ve de kendisi yaşamak üzerine başarılar kazandı ise, yaşamı da ölümü de öylesine derinden bilir ve anlar ki...
Vicdanını yitiren insan, dünya üzerinde kendini yitirmiş insandır bence. Vicdanında sevgiyi, merhameti ve de iyiliği barındıran insan, insanların başarısızlığına ve de ölümüne sevinmez; en başta vicdansızlık böyle şeylere (ölüm, başarısızlık, yitip gitmişliklere) sevinmektedir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder