17 Mart 2019 Pazar

Bu Bakış Açısı Yanlış! - Didem'in Gözünden


Türk dizilerine son zamanlarda yine anlamazlıkla bakıyorum, hep aynı klişelerden vazgeçemedi gittiler. 
Hani hep diyorum ya, "Klişelerden Bıktım!" diye; hani şu yazımda da, klasik klişelerimizden bahsettim Türk dizilerimize dair. Klişe biter mi bizde? Ya da Entrika? Bitmedi tabi, doyamadılar yanlışı gösterip, insanlarımızın gözyaşlarıyla reyting kazanmaya...


Valla Hollywood'a, Bollywood'a ve bir dolu yabancı dizi ve filmlere bakıyorum da; bize göre yenilikçi kalıyorlar bu zamanda. Fantastik konular bile katıyorlar araya ama baymıyorlar aslında. Gerçi belki, onlar da kendi filmlerinden sıkılmıştır bir noktada bilemeyiz ama...

Bana göre bizim kültürümüz, daha "hasta-sağlıklı ayrımında bile" yanlış tavırları ve olay örgülerini sunarak hiçbir fayda sunamıyorlar ne toplumumuza ne kültürümüze ne de sanatımıza... Yine türedi son zamanlarda şu senaryolar,

"Bir kız veya erkek, tedavisi zorlu veya bulunamayan bir hastalığa sahip olduğunu öğrenir. Sevgilisi vardır veyahut evlidir, öyle bir seviyordur ki (!) öncelikli olarak sevdiğinden ayrılır ve ayrılık acısıyla sınar ama asla hasta olduğunu söylemeye yanaşmaz. Gerekirse son ana dek bekler işte!"

Oysa bir düşünün bakalım, sevdiğiniz sevgiliniz ve hayatınızı geçirmek istediğiniz kişiler böyle şeyleri sizden sakladığı zaman mı mutlu olursunuz, yoksa sizinle paylaştığı zaman mı? 

Anlam veremediğim en büyük yanılgı şu ki, böyle bir şeyin saklanıldığı öğrenildiğinde "Ne kadar çok sevmiş beni!" denilebiliyor olması. Gerçekten mi, mutluluk kadar acıyı da paylaşmayı istemeyen kişi, çok mu seviyordur sizce? Hayatın gerçeklerinden sizi uzak tutmak isteyen, pamuklara sararak bir hayal dünyasında yaşatmak istemiyordur da nedir başka??


Evet, bu sıra da bu konuya taktım! :) Gerçekten sizin fikirlerini de çok merak ediyorum ama ben açık açık bu durumdan neden rahatsız olduğumu da öncelikle anlatmam gerektiğini düşünüyorum...


Elimi Bırakma dizisinde Cenk bu sıra ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendi, 3 bölümdür de ısrarla sevdiği kız dahil ailesine söylemiyor. Aynı zamanda doktoru, anevrizmasının ciddi durumda olduğunu ve sevdiklerinin desteğinin de kendisi için çok önemli olduğunu söyledi. Ama sevdiklerini üzmemek için, bu hastalığı hala tek başına üstlenmeye devam ediyor... İşin hiç garip karşılayamadığım tarafı da, doktor bu sırada Cenk'e aşık olmaya başladı. Klişelere doğru gidiyoruz yine işte... :)


Mutluluk içeren anlar kadar acı içeren anlar ve olaylar da bu hayatın en gerçek olayı ki, benimle paylaşılmadığı anda ben şahsen endişe duyarım. Tamam, sevgi bunlarla da ölçülmez sadece tabi ama bir hayatı paylaşacakken, neden söylenince tüm dünyayı saracak bir kötülükmüş gibi görülüyor hastalıklar? (Tamam, bakın işte kendimi anlattım. Gerçekten de böyle hissediyorum ben, bahsettiğim saklama tavırlarını görünce!)

Evet, bazen rutine uygun sıkıntılar yaşanırken sevdiğiniz insanlarla konuşmak ve o sıkıntıyı bir süre paylaşmak istemememiz normaldir de böylesi ciddi konular normal değildir bence. Ölümcül bir hastalıkla baş ederken, sevdiklerinizi üzmemek uğruna sakladığınız bu gerçekle esas bağları yıkmış olmuyor musunuz? Varsın ölecak olalım ya! Hayır, neticede her birimiz ölmeyecek miyiz, hastalıklar sonucu ölmek mi sorun oluyor biz fanilere? Olmamalı değil mi sizce de?!

Bir de şu var, hasta olduğunu öğrenen kişi yarinden ve de sevdiklerinden ayrı kalmaya cesaret edebildiği takdirde; bir umut iyileşme ihtimali varsa onu da silip atmıyor mu? Her hastalığın yegane ilacı moral ve de sevgi değil miydi? Doktorlar bas bas bunu bağırmaz mı? Bir sevdiğine mi acı çektiriyor, öte yanda gözyaşlarıyla acı çeken bir diğer kişi de kendisi oluyor... Belki de en büyük acıyı çeken bile kendisi! Belki bu bakış açımla bencil olarak adlandırılabilirim, zira bu dizi ve filmlere; yani hayat senaryosunu içeren düşüncelere göre, bu benim düşündüğüm şey bencillik gibi sanki! Açık açık söylüyorum, ben olsam böyle yapardım işte; sevdiğime her şeyi söylerdim, şayet o da hasta olsa söylerdim. Nihayetinde çifte şans, çifte moral bulabilirdik birbirimizde. Şayet iki kişinin arasında gerçek sevgiye dair bir bağ varsa, olumlu düşünmek ve zorlukla göğüs germe cesaretini göstermek haricinde bir şans görmezler kendilerinde bence...

Sözde sevdiği kişiyi üzmemek üzere gerçeğini saklayan kişi, türlü yalanlarla kendinden soğutuyor ya hani; Allahım bu da en fenası! Nasıl bir sevgi ise bu artık, sevdasını üzmemek adına yalanı koyuyor aralarına? Bence bu da daha fena bir şey... Hep söylemişimdir, beni üzmemek adına hiçbir sevdiğim yalan söylemesin isterim. Bir tek doğru bile yoktur bence, bir yalanın ardından doğruyu öğrendiğimizdeki kadar canımızı yaksın... 

Gelin şu konuda hemfikir olalım! Gerçekleri konuştuğumuz takdirde -konuşabildiğimiz takdirde- çözülemeyecek bir sorunumuz olamaz biz insanların. İşin içine intikam, entrika ve de hayli sinir bozucu tavırlarda insanların ucuz planları girmedikçe tabii ki... :)

Bu konuları ciddiye alıyorum ben ve bu konulardaki fikirlerimi yazmaktan mutluluk duyuyorum. Bir tek kişi bile tetikleyebilir, böyle dizilerde klişeleşmiş tavırları değiştirmek istediğimizi duyurmaya. Bir kişi daha fazlalaşırız fena mı! Türkiye'mde ne yazık ki "sanata tam layıkıyla bakabilmek" her kesim için mümkün değil ki; daha biz Televizyon dizi ve filmlerimizdeki engellilere karşı tekli bakış açısını aşabilmiş değiliz. Engellilerin çoğunlukla klasik dizi filmlerimizde görüldüğü gibi, "ah vah eden" ve hayatı için pek birşey yapmayacak kadar çaresizliklerine kapılıp da yaşamlarını bitirmek istediklerini ve başkaları tarafından ikna edilmeye ihtiyaç duyanlardan olduğuna inanıyor çoğumuz. Televizyonlarda bundan başka engelli profili göremiyoruz, ki dışarıdaki engellileri tanımaktan ve onlara anlayış göstermekten de uzağız zaten...




Velhasıl bazı bakış açılarınızı, yani ilk akla geleni yapmaktan vazgeçin derim. Türk dizilerine, sanat değil de toplumun gözünde akıtmak üzere tuttuğu gözyaşlarına hitap etmeye çalışan dizilerimize özellikle, ciddiyetle bakmayın; hayat bu değil, bu kadar karmaşık da değil! Hayatı karmaşıklaştıran ve onu gözümüzde büyüten de biziz baksanıza, bu yazımdan da anlayın dilerim... :)

Bu yazım bitti ama bu tarz fikir belirtmelerim ve yazılarım devam edecek artık biliyorsunuz... :) E bizde böyle diziler ve de insanlar var olmaya devam ettikçe, bana daha çok yazı malzemesi çıkar işte; Didemin Gözünden diyerekten... 

Sevgilerimle, mutlu ve huzurlu pazarlar olsun cümlemize... :)