6 Ocak 2017 Cuma

Ülkem Dolu; Ölüm Ve Ölü-Sevicilerle



Bu hafta başında şarkı dinlerken, ne zamandır Şebnem Ferah dinlemediğimi ve canımın bunu ne kadar çok çektiğini düşünüp "Bir Kalp Kırıldığında" adlı şarkısını açıp dinlemeye başladım. Bir zamanlar birine çok kırıldığımı düşünüp, "Bu şarkı tam benlik." diye atmıştım ona bu parçayı, kırıldığımı ve beni kırdığını anlasın istemiştim... Sonra nasıl da yanıldığımı, başka biri tarafından esaslı bir şekilde kırıldığımda anlamıştım. Ama bir fark vardı bu sefer, esaslı olarak kırıldığım kişiye aynı şarkıyı atamamıştım. Cesaret edemediğimde anlamıştım ki, gerçek sevgiyle çevrelenmişim. Sevmek nedir daha iyi öğrenmiş, kırılsam da bu sefer sevdiğimi üzmek istemediğimi farketmiştim...


Ben bunları düşünüp, geçmişi yeniden yaşarken; aynı albümün bir başka şarkısı, Youtube'un otomatik oynatma özelliği sebebiyle açıldı; Şebnem Ferah - Sana Bilmediğin Bir Şey Söyleyemem... Daha önce dinlemediğim bir Şebnem Ferah şarkısı diye dinlemeyi sürdürdüm. Başını dinlerken, sevmeyeceğim galiba şarkıyı değiştirsem mi diye bile düşündüm. Ama Şebnem Ferah'ın şu sözleriyle durdum ve dinlemeye devam ettim... (Şebnem Ferah'ın sesine ve yorumuna sağlık öncesinde de)
Çamur mu sürmek istiyorsun başkasının duygularına
 Önce senin ellerin kirlenecek... 
Şarkı beni kendisine bu sözlerin doğruluğuyla çekmeye ve tam da bu yazımda anlatmak istediğim noktaya çektiği için 2-3 gündür her fırsatta bu şarkıyı dinlerken bulur oldum kendimi. Şarkıyı dinleyin isterim ama devamında şöyle diyor, eklemeden de geçmek istemiyorum;
Suyla mı gidiyorsun bir başkasının yanan yüreğine
 O yürekte hep yerin olacak....
Bu 4 mısrayı unutmadan bu yazıyı okumaya devam edin lütfen, buraya kadar okuyup devam edemeyecekseniz de tekrar tekrar dönüp yukarıdaki 4 mısranın haklılığını atlamadan yaşamaya devam edin, olmaz mı? :) Sevgiler...



Ölü-Seviciler Kimdir?

"Ülkem Dolu; Ölüm ve Ölü-Sevicilerle" dedim başlığımda; nasıl korkak gözlerle bakıyorum, "bir gün benim veya sevdiklerimin de ölümlerine sevinecek bir sebep bulacaklar diye" bilin istiyorum...


Ölüyoruz ülkecek; bir gün terör saldırısında, bir gün trafik kazasında, bir başka gün herhangi bir erkeğin ya da kadının cinnet anında, bir sebebin altında... Sonra ölümlerimizi beğenmiyorlar veya hakettiğimizi söylüyorlar. Tek bir kez bile, o ölen kişilerin yerinde veya yakınlarında düşünmüyorlar kendilerini. Ölü-Seviciler, diyorum bunlara; bu tanım da artık hayatımızda. Ölümlere seviniyorlar, onlara göre bazı ölenler bir sebepten ölümlerini hakediyorlar; çünkü onların yaptıklarını onaylamayan ideolojileri var, siyasete, çıkarlarına ve de kalıplarına uyduramadıkları yaşama biçimleri var...

Oysa unuttukları iki adet madde de var; ölümün bir davranış sebebiyle hakedilmediği ve ölümü her canlının doğumundan itibaren hakettiği...

En son, 01.01.2017 gününün ilk saatlerinde Reina'da suikastle öldürülen insanlarımızdan sonra ortaya çıktılar yine; "Şimdi onlar da 15 Temmuz şehitleri gibi şehit mi? Reina'da Noel'i kutluyorlarmış, kızlı-erkekliymiş. O saatte orada ne işleri varmış kızların? İyi ki suikast düzenlenmiş, hepsi de haketmiş." dediler. Ölü-seviciler her ölenin ardından muhakkak bir şey diyorlar uzun zamandır anladığım kadarıyla...

Neyzen Tevfik ne güzel söylemiş; "Öleceğiz bir gün gömecekler... Hatta memnun kalmayıp üstüne bir de sövecekler..." diye. Sözün tamamı aslında şöyle;

"Öleceğiz bir gün, gömecekler.
Birkaç gün övecekler, sonra kalan malını bölecekler;
hatta memnun kalmayıp üstüne bir de sövecekler... (Neyzen Tevfik)"


Ben tüm sevinen ve sevinmeyenlere diyeceğimi demiş bulundum aslında, seçtiğim şarkının sözleri de anlatmıştır umarım! Diyorum. Ama demek istediğim birkaç şey daha var;

Size bilmediğiniz bir şey söyleyemem bende, ama anlamanızı beklerim ki; istediğim şeyi kutlamakta veya kutlamamakta, istediğim şeyi yemek içmek ve giymekte olduğu gibi özgürüm. Zira bunların hepsi benim ve hepsi inandığım şeylerle benim aramdaki meseleler. Allah'a inancımı siz sorgulayamazsınız, benden başka!

Keşke bunu Ölü-Seviciler'e anlatabilsem. Yani ANLAMALARINI sağlayabilsem! Ama biliyor ve inanıyorum ki; amacına ulaşacağı gibi bu yazı, bir o kadar da değiştirmeyecek bazı şeyleri. Değiştirebildikleriyle yetinebileceğim ben yine de...

Ben siz Ölü-Seviciler için, ölümünüze sevinmeye fırsat kalmasın kimseye demek istiyorum size. Neden biliyor musunuz, çünkü şarkı sözlerinde de söylediği gibi inanıyorum ki;
Korkuyor musun senden farklı olan her şeyden
Korktuğun şey kendi içinde büyüyecek !!


Biliyorum ki; 

Birinin sevincine ve üzüntüsüne ne kadar ortak olursa, insan ancak o kadar insan olabilir. Allah kulumla arama kul hakkı şeklinde girme demişken, her ölü-seviciliğinizi yerine getirdiğinizde bir kul hakkı aldığınızı benim gibi anlamlandırabilseydiniz keşke. 

Size sizin gibi davranamam, benim yaşadığım gibi yaşamanızı söyleyemem; zira bende size karışamam ve karışmak da istemem. Ama başkalarının hayatını yaşama şekline karışmaya başladığınızda, sizi oradaki adaletsizliğiniz için uyarmak benim güzel dünya hayalim için yapmam gereken şey. 

Hiçbirimiz bir başkasının hayatını, o kişi başkasını rahatsız etmedikçe sorgulama veya eleştirme hakkına sahip değiliz! Hiç kimsenin hangi dini veya hangi yaşam şeklini yaşaması için seçme hakkına sahip olamadığımız gibi!

Neden söylüyorum bunları peki ben? Deli miyim, canıma mı susadım acaba? diye kendim bile düşünüyorum bu yazıyı yazarken. Sonra "Yahu esas olarak, bunu düşünmemeyi de yeniden başarmak için yazıyorum ya." diyorum kendime. "Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak sevgi ve anlayış içinde yaşayabilmek istiyorum!"

Ortak mı oluyorsun bir başkasının yalnızlığına
Yüreğin yalnızlık nedir bilmeyecek

Ülkemiz kötü durumda diyoruz ya; terörün yakıp yitirttiği hayatlarımızı "15 Temmuz şehitleri" "Reina Saldırısı ölüleri" şeklinde ayrıştırmadıkça, birlik ve bütünlüğe sahip olarak ülkemizi bu durumlardan kurtarabileceğimize inananlardanım bende. Bırakın diriyi, ölülerimizi bile ayrıştırmaya geçiyorsunuz. Bunun sonrası, teröre kendimizi bırakıp bir de birbirimize mi düşmek?!

Ben bir tek yazabiliyorum. Kimseyle kavga edemem konuşarak, kimseyi kırmak ya da yargılamak nasıl yapılır bilemem ve bilmek de istemem. 

Kendimi anlatabildiğim kişiler, yumuşak gönüllü ve dünya çıkarlarına kapılmamış insanlar. Ötesi beni ne yazık ki anlamak istemiyorlar ve de hep üzülen ben oluyorum, onları üzmüş veya onların bana kızmış olmalarından sebep, yaşayabilmek için onların karşısında fikirlerimi pek dile getirmiyorum da gerekmedikçe kaçınıyorum. Siyasete çekiyorlar, oysa ben insanlık diyorum; anlaşılamıyorum.

Açık açık konuşmak gerekirse, ne desteksiz ayağa kalkabiliyorum ne de desteksiz bir yerden bir yere gidebiliyorum. Yazabildiğim ve oturduğum yerden görebildiğim ölçüde okuyabildiğim ölçüde biliyorum. Bu da bana fazlasıyla yetiyor. Gittiğim rehabilitasyonlarımda fazlasını duyuyor, görüyor, okuyor ve tanık oluyorum. Daha 3 gün önce yanıbaşımda ikili münakaşa halinde sohbet eden birileri, bir konu hakkında edebe uymadığı şekilde ama kimseyi rahatsız etmeyen kişilerin varlığı için; "Oralara da bir bomba atmalılar." dediğinde nasıl buz kestiğimi anlatamam...

"Vicdan arıyorsunuz, Allah korkusu nedir bilsin istiyorsunuz her konuştuğunuz insanın", ben bu sözleri duyduğum kişiden 3 gündür nasıl korkuyorum biliyor musunuz? Ona uymayan tek bir yanlışımın ortaya çıkışında, bana duyabileceği öfkeden ve de daha fazlasını yapmayacağını düşünsem de benim için düşünebileceklerinden korkuyorum.




Şimdi soruyorum size, özellikle de ölü-sevicilere; dinimiz mi buyuruyordu "Öldürme!" diye? "Öldürenin; sebebi her ne olursa olsun, öldürdüğü kişinin ölümüne sevinmek", öldürmek denen olguyu gerçekleştirenin bir diğer yandaşı değil midir? (ki sebebi sadece eğlenmek olan birini öldürenden bahsediyoruz, sebebi sadece masum bir hayat yaşamaya çalışmak olanlardan bahsediyorum. Haksız bile olsa, ölenin ölümüne sevinmemek gerektiği öğretildi bana ve bunu biliyorum!)

Ölüme ve ölene sevinenler, benim gözümde katilin en yakın dostlarıdır. Geride kalanlarını veyahut bir gün aynı şekilde olabileceğini düşünmeden ölüme sevinenler, benim gözümde dünyanın en kötü kalplerine de sahip. "Bu ne önyargı ne de bir kalıplaşmış yargı. Bu benim Allah korkum, bu benim vicdanım, bu benim yaratılanı yaradandan ötürü sevme anlayışım!"

Bizlere değişebileceğinizi kanıtlayın. Bir yakınınız sizin tabirinizle "bok yoluna" gidince mi akıllanacak ve ölümlere sevinmeyi bırakacaksınız? Allah korkunuz ve yaratılanı yaradandan ötürü sevişiniz nerede kaldı sizin? Nerede bıraktınız; vicdanınızı, aklınızı ve kalbinizi? 

İster müslüman, ister hristiyan, ister yahudi, ister noeli kutlayan, isterse noel babanın varlığına inanan bir birey olayım; beni yaradandan ötürü sevmelisiniz. Beni fikirlerim için de yargılamayın dilerim, ben insanları insan oldukları çerçevede seviyorum. Sizi de insan olabilmeyi hatırlayabilmeniz ümidiyle seviyorum. Zira son olarak başlangıçtaki şarkının son sözlerindeki gibi devam etmeye çalışıyorum hayatıma hala;
Ne kadar iyilik varsa hepimiz için 
Hepsini dileyip gerisine direniyorum...
Benim gibi düşünebilen herkese, direnelim! demek istiyorum bu yazımda son olarak. Direniyorum, kötülüklere ve kötü düşüncelere. Ben böyle yaşamaya devam edebilirim ancak, bunu bilip bunu uygulamaya devam ediyorum hayatım için. Okuduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim...


Günlerimiz hep karanlık yine bu aralar ama güneş hep doğar; yine doğacağına olan inancımızı kaybetmemeyi diliyorum. Sevgilerimle...


Not; Ölenlerimize rahmet, kederli ailelerine ve biz nasıl yaşayacağını şaşırmış her kesime sabır diliyorum. Allah yardımcımız olsun demeye bol bol devam ediyorum...