5 Ağustos 2018 Pazar

Birilerini Çok Sevmiştim... - #İçDökmeMerasimi


Burayı çok ihmal ettim ama Yıllar Geçerken adlı bloğumda hala yazmaya devam ediyorum. İçimden gelen bir yazı konusuyla buraya da geri dönmek istedim bugün... Bu yazımdan önce, dün yazmış ve yayınlamış olduğum, diğer bloğumdaki "Dalyan Tekne Turumuz" yazıma da uğrayabilirsiniz bu arada... Ben gibi burayı unutmaya yüz tutmuşları alabilir miyim, bir iç dökme merasimi yapalım istiyorum! =)


Oldum olası sevgiye aşka çok değer veren biri oldum. Öyle bir değer ki bu, daha küçük yaşımda çok sevilmek ve de çok sevmenin hayalini kurdum. O derece ki, anasınıfında ilk hoşlantımı yaşadım; buna aşk denilmezdi elbet ama küçüktüm ve hoşlanmıştım. İlk o zaman güzellik ve çirkinlik kavramının ülkemizdeki rolüyle karşılaştım. Şimdi anlıyorum ki, o zaman hoşlandığım kişinin beni itmesine sebep olan bende bulamadığı güzellik, ailesinden ve de çevresinden öğrendiği bir kavramdı yine...

Sonra yıllar geçti, ben bir kez daha aşık oldum; ortaokulun başlarıydı, birçok kişiden hoşlanıyor ama hep birine geri dönüyordum. O ilk platonik aşkımdı diyebilirim. Bilmeyen de yoktu onu tabii ki, benden bir iki yaş büyük ve yakışıklı biriydi. Kaşına gözüne, duruşuna ve de gülüşüne aşık olmuştum. Yani anasınıfından çok sonra bile, benim reddediliş sebebim olmasına rağmen yine aynı şeyi yapmıştım; dış görünüşü umursamış ve yine reddedilmiştim. Ama zaten karşılık bulmak değildi ki amacım! Sadece onlar dursaydı, "ben onlara bakıp hoşlanıp içimin kıpırdamasını yaşamayı istiyordum." Ben böyle severek hayatıma devam edebiliyordum!...

Birkaç kişiden daha hoşlandım dedim ya bu arada; biri farkettiğinde acayip dalga konusu olmuştum, biri öğrendiğinde kendisinden bile sakladı ve hiç incitmedi beni, bir diğeri ise çok ama çok utangaç ama farkettiğini belli etmemeye de kararlı davrandı. En son bana sordu, ben ona evet dedim ve konu orada kapandı. Yani başta istediğimi söylediğim gibi, bıraktı sevdim ve sadece kalbimin kıpırtısına ses vermeme razı oldu o da...


Böyle giderken, Lisede kimseyi sevmedim neredeyse; ta ki sonlarına dek... Birini sevdim, çok sevdim; kendi içimde onun arkadaşım da olduğunu içselleştirdim üstelik. Ama başta bu sefer sevilenin ben olduğuma ve de kendisini sevdirmeye söz vermiş gibi idi; sevdirdi işte kendini. Bir arkadaş oldu, bir dost oldu ve bir yar olabilirim dedi bana. İnandım! Bir engelli bireyin de herşeyiyle sevebileceğine inandım (hala da inanıyorum, ama konumuz bu değil!). İlk defa sevgilim dedim bu kişiye, bir daha kimseye diyemeyeceğim sandım ama ben derdim kendime; "İnsan tek bir kişiyi sever diye bir şey yok, kaç kez aşık oldun Didem? Nereden belli son olduğu?" Bu durumu unutmayı bile göze alıp, son dedim. Aslında bunu deme cesaretim onun sözleri idi; "hiç bırakmayacağım, çok sevdim, çok seveceğim, sonun olacağım, sonum olacaksın!"


İnsan kendi isteyip de inandırıyor kendini, sonra karşısındakini suçlayadabiliyor tabi... Oysa inanmak güvenmek ve kendi kabuğumu yara almayı göze alacak kadar kırmak, benim suçumdu... Şu an düşününce o kadar trajik ve de korkunç geliyor ki, birinin bu kadar net konuşması ve o netliğe şüpheleri silip güvenmek. Üstelik bu durumun değişebilecek olmasının ihtimali de o kadar netti ki... Sevdim sandım, sevildim sandım, benim için bir şeyleri göğüsleyebilir sandım... Ben göğüsleyebilirdim çünkü. Uzaklık'ı, yakınlık'ı, çok görüşmeyi, az görüşmeyi, bir sohbeti ve sonunda zor da olsa bir hayatı paylaşmayı...

Biraz zaman geçti, aslında ilk bitişte herşeyin yalan olduğu ortaya çıktı ama tutulmuştum o sevilme heyecanına, bittiğine inanamadım ilk seferinde. Yalanlarını öğrenmeme, kendi gözümle görüp anlamama ve bilmeme rağmen... 14 ay geçti, kimseden hoşlanmadım ve kimseye onun kadar güvenemedim. Kendime karşı yapılan kısıtlamalardan hiç hoşlanmazdım ve o kısıtlamıyordu da beni. Öyle geliyormuş bana meğer, karşı gelebiliyor ve onunla kavga edebiliyorum diye o beni kısıtlamıyor gibi geliyormuş; hep sonradan anladım bunu da... Belki de seviyordu, dedim. İnandırdım kendimi ve bekledim.

14 ay sonra daha kendinden emin ve daha pişman bir profil ile özlem dolu geldi karşıma. Çok özlemişti, bana ayıramadığı zamanlardan ötürü özlem dolu idi. Sohbetim, gülüşüm özlenmişti. Ben de özlemiştim ama itiraf edemezdim. Gururum el vermez, kalbime bir kez daha yapamazdım. Ama nasıl oldu ise bir buçuk ay sonra ikna oldum. En azından artık yine eskisi gibi arkadaştık, konuşuyorduk ama aramızda gerçek bir şey yoktu. Ta ki hayatımda arkadaş anlamında büyük bir yıkım meydana gelinceye dek; ondan sonra beni bir süre boyunca daha çok yanımda olarak inandırmıştı. Sonum senin kalbinde olacak, seni hep seveceğim ve sen başkasın... (Ahh ne büyük laflar!)

Dedim ya, sevgi anlamında hep ikna olabilir kabiliyette biriydim sanki, gençliğimin o döneminde güçlü de olsam bir yanım da zayıftı ve ikna oldum sonunda. Yine inanmak istedim, çünkü inanabileceğim fırsatlar sundu bana. Hayatımda en değer verdiğimiz kişilere söylememizi istedi, aramızdaki sevgiyi. Söyledim, o da söylediğini söyledi... O gerçekten yaptı mı bilmiyorum da, ben gerçekten bir şeyi gerçekleştirmiştim; o hep sabırsızlandığım büyümem gerçekleşmişti. Evet bir engelli idim ve buna rağmen beni seven ve hayatının odağı yapmak isteyen biri vardı. Bir yalan bu kadar da sürdürülemezdi, sevgimle teslim oldum. Çok fazlaydı, ama gerçek olduğuna nasıl inanmıştım bilmiyorum. Sanırım birkaç ay hem çok zorlu hem de bu anlamda çok güzel geçmiş gibi hissediyordum.

Onun tekrar gelişinden sonra, zaman bir 6 ay daha ileri attığında; o birden bire uzaklaştı. İlk ve son görüşmemizde, gerçeklik yavaş yavaş bitti. Ben devam ediyor sanırken bitiyormuş meğer. Kasım ayının ortasında da saçma sapan iki sebep söyledi ve aramızdaki esas diyalogların 2-3 seneye yayılıp, tamamen bitmesine doğru bir süreç başladı... İşte her şey de bundan sonra başlamış meğer!


Size neyi anlattım biliyor musunuz; bu benim ilk ve son kalp kırıklığım olmasını umduğum, yalanlar dizisinin bitişi idi... İçinde o kadar çok yalan barındırıyordu ki; başlangıcındaki sohbetlerin bile yalan mı gerçek mi olduğuna emin olamıyorum şimdi. Bir yalan tüm doğruları unutturabilir, diye okuduğum ve bildirildiğim üzere; birkaç yalanı, onun tüm doğrularını yıktı bende...

Hiçbir şekilde yalan söylememekten ve de yalanı sevmemekten ötürü övünürdü kendisiyle; aradan 8 yıl geçmiş bu bahsettiğim olanlar olalı ve size bunları ancak bu kadar açıklıkla anlatıyorum. Sebebi şunları dile getirmek istememden ötürü;

"- Birilerini sevmezken sevdiğinize lütfen inandırmayın.

- Birilerini, sevmiş iseniz ve de sevginiz bitti ise ona dosdoğru sevginizin bittiğini anlatın; bir yalanı birçok doğruya değişin. 

- Lütfen unutmayın; Hiçbir doğru, bir yalanın varlığını öğrenmek kadar acıtamaz insanın canını!"

8 sene geçmiş, siz görüşmeyeli 8 sene olmuş bu neyin acısı? Demeyin. O 8 seneye yayılan bir kalp kırıklığını bitirme sürecim var benim. Ben ona yazdığım tek bir yazıyı bile saklamadığım bir döneme daha bundan 3 ay önce girebildim. Yalanıyla beraber yaşanmışlığımı hatırlamak istiyordum çünkü. Bu bana ders olacaktı, bu bana o kalbimde büyüttüğüm boşluğu hatırlatacaktı. Hatırlattı da, 3 ay önce görevini bitirdi ve gitti....

Yaklaşık 3 aydır, onun yakınları dahil hiç kimsenin ve de onun profiline bakmadım. Bir o değil, zamanında kalbimi kırmış kimsenin ne profiline ne de onlardan bir haber almaya çalışır haldeyim artık! Ondan da haber almaya çalışmadım ve de "5 yıl geçti en son konuşalı, bir kez bile yazmadı üstüne neyin derdindesin?" bile demez oldum kendime son 3-4 yıldır...


YALAN SÖYLEMEYİN; SEVGİNİN YALANI OLUR AMA NEFRETİN YALANI OLMAZ! NEFRET EDİLEN YA DA ADINIZ ANILDIĞINDA TÜYLERİNİ DİKEN DİKEN EDEN OLMAYIN, KİMSE İÇİN!


Ben bu aralar yeniden aşık olmak istiyorum. Birilerinin kalbimde bıraktığı yaralar hala var, bitmedi diyemezsin demeyin. Bitti, çünkü artık ben onunla veya kimseyle hesaplaşmak, konuşup "neden" diye sormak istemiyorum. Bu benim için bitmesine tek sebep... Birilerinin profiline girip, gülüşüne dolu dolu bakmak istemiyorum; "gülmeyi hakediyorum, ağlamayı haketmiyorum." diyebiliyorum. Kendimi bu konuda da dibe sürüklemeyi değil, yukarı çekmeyi sonunda başarabildiğime mutluyum. Onun (diğerlerinin de ama en çok onun!) en sevdiğim kadını benim yüzümden ağlattığını unutmayacağım hiç, bu bana en büyük ders oldu çünkü. Geri dönemiyorum. "Seviyorsan git konuş." demişler, ben geri dönüp ben seni çok sevmiştim demeyi bile zerre istemiyorum...


Biten, sizi küçülten ve de üzen hiç kimse için bunun aksini yapmayın, yapmayalım! demeye geldim... Ben çabuk bitirebilen biri değilim, buna da mutluyum aslında. Bitirmem gereken bazı konuları, içimde bitirdim mi tam bitiriyorum, pişmanlığım kalmıyor. Her şeye rağmen hakkım helal olsun ona da; zira Allaha havale ettim, içimi acıtan tüm yalanlarıyla... Sohbetlerimiz ve bana iyi kötü yaşattığı mutluluklar da var tabii, yüzümü güldürdüğü çok sohbetimiz oldu ama bir o kadar da ağlatmıştı. Böyle itiraflar da, yıllar sonra gelebiliyor benden. Varsın böyle olsun, "iyi ki de ben hala böyleyim, kendim." diyebiliyorum hala.


Birilerini çok sevmiştim, kendimden tüm arabeskliğime rağmen nefret de etmiyorum artık. :) Bu da benim ilk ve son arabeskliğim olsun... Yeniden birini seveceğim, belki yakın zamandadır diye çok düşlüyor ve istiyorum. Yalanları unutmak istiyorum, sadece bu yakıyor canımı; bana söylenen yalanlar sebebiyle, bir gün gerçek bir sevilen olamayacakmışım gibi hissetmek!

Ama öyle bir şey olmayacak, birilerini çok sevmiştim ve zamanı gelince yine çok seveceğim... Buradan, biz birbirimizi çok sevdik! yazacağım. İnşallah... :) Bu sefer yorum istemiyorum, diyorum. Acep buna yorum gelir mi? :D Benim gibi başına gelenleri, geç de olsa ders bilip sindirebilen var mı aranızda??

Sevgilerimle, sonuna dek okuduğunuz için teşekkür ederim... Bin parçaya bölünmeden benim gibilere tavsiyem, vazgeçin sevgisiz topraklarda sevgi dilenmekten ve sevgi araması yapmaktan. Hayata bırakın kendinizi, doğa nice gerçek aşklarla dolu... Bizim olmasını hakedeceğimiz birçok sevgi ile karşılaşmamız dileğimle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder