26 Mayıs 2018 Cumartesi

Bazı Gerçekler, Sevmek-Sevilmek - #didemingozunden


"Sevmek eşsiz güzellikte bir duygudur." Bu benim en net şahsi fikirlerimden biri... Düşünürsünüz de sevmek kadar ne güzel olabilir ki? Bence, "Sevilmek ve sevdiğine kanaat getirebilmek kadar güzeldir tabii ki!" Güzel bir kişi tarafından sevildiğinize inanıyorsanız eğer veya bir gün inanıpta yanılmışsanız, hoş geldiniz benim dünyama... (Böyle tamamlayasım geldi cümleyi valla... :) )


Unutmamak lazım her zaman doğrularla karşılaşmazsınız bu dünyada. Zaman öylesi büyütür ki sizi yalanlarla ve düşlerden sürükler doğrulara; uyandığınızda yüzünüze çarpılan su değil acımasız gerçeklerdir bazen... Gün gelir de gerçek olduğunu düşündüğünüz şeylerin yalan olduğunu anlarsanız, korkuya kapılmayın! Aslında en son gördüğünüzü sandığınız gerçeği, zaman geçince fark ediyorsunuz ki kör olan gözünüzle bakmış ama görememişsiniz. "Şimdi gözleri açma vakti." dediğiniz zamanda kalmaya direnmeyin yeter, gözlerinizi bir an önce açın işte…



Zaman bana en net olarak şunu öğretti; başta geçer diye göz ardı ettiğimiz yanlışlar, katlanarak daha fena büyüyebiliyor. İçimizde, fikrimizde ve en önemlisi de kalbimizde... Bu karşı cinslerle olan ilişkilerimizde değil sadece, tüm ilişkilerde böyle esasında. Yalanı durdurabilmek lazım. Ya da "güvenebilmeyi bir kez daha deneyip yanılmak istemiyorum, zira karakterine güvenmiyorum karşımdakinin" derseniz; en başta ilişkinizi kesmeniz gereken nokta orasıdır işte diyorum, denemeyi sürdürmeyin bence...

Aynısının olacağını hissederek verilen ikinci şans, şans değilmiş meğer. Bile bile lades dedikleri bu oluyormuş...

Çok geç anlamadım bunları, daha çok gencim bence. Belki daha kaç güvensizlik olgusuyla karşılaşacağım ama atlattım deyip de bir şekilde içimde atlatamadığımı düşündüğüm bir konudur bu; Sevilmek... Sevilmeyecek kategoride görmüyorum kendimi şükür ki, bu konu öyle bir yere çıkan mevzuu değil yani. Sadece güvendiğim yerden kırıldığım 3 seferi hatırlıyorum, yanlış yapmışım diyorum. "Ama bu benim yanlışımdı!" diyerek de seviniyorum da aynı zamanda...

İnkar etmedim ve hiçbir zaman da inkar etmeyi düşünmüyorum; bu hayatta çok kez aşkı yaşadım, ama gerçek değil hepsi platonik idi. Biri ağır bir platonik idi belki de, sevildiğimi düşündüğüm ve bence sevildim de. Ama eksik ama fazla, bir duygusal bağ yaşadığımıza hala inanıyorum da... Ama belli ki, yaşayacağım ve ömür boyu "benim, bizim" diyebileceğim bir aşkın zamanı daha henüz gelmedi galiba...


Geçmişi sık düşünüyorum, üzerinden 6 yıl geçse de; hala düşünüyorum... Birini sevmişim, sevildiğimi hissetmişim ve bazen hala aynı şeyleri hissetmeyi düşlüyorum. İşte bu zamanları yaşadığım her defasında, "Dünya üzerinde bir sürü dert olsa da" ben bu derdime sarılıp sadece istediğim şeyi düşünüyorum. Sevilmek ve sevdiğim ölçüde sarmalanmak! Hayat, bunları düşündürtüyorsa eğer, sınavımdır diyebilmek gerekiyormuş. Geldiği gibi yaşanmalı, üzünüldüğü kadar üzünülmeli ve bunlardan dersler çıkarıp; iyi hatıraları hatırlayıp gülüp, kötülerden ders çıkarıp tekrarlanmaması için çabalamalı...

İşte bu noktada, geçen haftalarda dersimi verdim. Birine pabuç bırakmadan, 6 sene önce yaptığım hatayı tekrarlamadım, olsun diye istemediğim bir şeyi yapmaya girişmedim. Benliğimi hiçbir zaman yitirdiğimi düşünmüyorum ama küçük bir hatadan döndüm. "Mış" gibi yapmadım, hiç yapmamıştım ama yapmamaya devam ettim. Aldığım dersi tekrarladım, bana yapılanı yapmayacaktım ve de bana her ne şekilde gelirse gelsin birisi; karşımdaki kırılır mı diye düşünmeden en başta yapacaktım, doğruluğumu dürüstlüğümü ve istemediğimi söyleme meselesini... Dediğim gibi; sevilme meselesinde karşı cinse bağlamayın bu konuyu, her cinsle olabilen ilişkilerimiz için konuşuyorum bu konuyu hala...

Sevmek-Sevilmek olgusuna dönüyorum tekrar; her konuda karşılıklı olunca güzel, ama galiba karşı cinsle karşılıklı olunca daha da özel... Hala yaşamadım diyorum ama birazcık yaşadım galiba. Bu sıra yine düşler olduğum "garip-belki gereksiz" bir özlem olsa da içimde bu durum... Sevmek-Sevilmek, önce arkadaşlıkla başlamalı ve öyle devam etmeli benim için. Karşınıza şans geçer ise, "arkadaşlığı es geçmeyin" diyesim var bu ara. Çünkü özlediğim, esasında o kuralları konulmayan ama aranızdaki bağın sağlamlığına göre kendiliğinden kurulan ve sanki hep varmışcasına hiç yabancı gelmeyen arkadaşlık bağı... Onu kurduğunuzda oluyor aslında, ama bazen de olmuyor aslında...

Anlattıklarımla ben kendimi rahatlattım ve fazlasını da istemiyordum bu yazı için ya... Size de diyeceğim; arkadaşlığı ve bir bütün olmayı var edin önce, kendiniz ve karşınızdakiler için.  Birini seversiniz, sevilirsiniz veya işler yolunda gitmez kendinizi iyi hissetmezsiniz; güzel anıları yolculuk bilin, kötülerini ders ve hayatınızın parçası... Hayat sevdiğiniz ve sevildiğiniz, bir de sevilmediğinizi düşündüğünüz anları düşleyerek devam ediyormuş ne yazık ki. En iyi veya en kötü anınızda; bu geçmişte kalmış da olsa düşünmeyi sevdiğiniz sevgi, aşk ve arkadaşlığın muhasebesini yapmak ile yeni gelenleri bir tutmamak meselesinin sınavlarından geçmek, bitmek bilmeyen bir sınav belki de...

Ve önemli olan, Arda Erel'in şu paylaşımında da dediği gibi; sevgiden vazgeçmemek gerek, birinden vazgeçmek zorunda kaldın diye, dünyadan vazgeçmemek gerek. Sever sevilirsin de yine, iyi-kötü anıları ders bilmeden, aynı hataları sürdürmeyi göze almamak gerek...

Bu da böyle bir yazı oldu işte. Okuduğunuz için sevgilerimle. :) 
#didemingozunden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder