17 Mart 2017 Cuma

Anlaşılmamanın Verdiği İncitici His


Küçüklüğümden geldiğine inandığım bir huyum var, anlaşılmamaktan ve yanlış anlaşılmaktan çok korkuyorum. Çünkü bunlar mutlaka kavgayı veya kırgınlığı oluşturan unsurlar benim gözümde. Gelgelelim korkuyorum ama bundan kaçabiliyor muyum? "Hayır." Kaçamamamın sebebi, hayatın korktuğum şeyleri çok düşündüğümden ötürü algıda seçicilik yapmasına gerek kalmadan bunu önüme sürme gereği duyması elbette; bunu bende anlayabiliyorum artık...

Bugün benim aklımda fikrimde, anlatamamak ve anlaşamamak var. Gerçi ben anlatabildiğime inanıyorum da, bakılmasını istediğim bakış açısıyla hayatımıza bakmayan insanlar anlayamıyorlar... Bir şeyi yanlış kelimelerle anlatıp da içerisinden seçilen cümlelerin varlığıyla anlaşılamamaktan bahsetmiyorum. Gelin anlatacağım kendi gözümden olayları;

Hayatı paylaştığınız kişi veya kişiler var; bunlar anneniz, babanız, kardeşleriniz, eşiniz, dostunuz olabilir. Diyelim ki siz beraber paylaştığınız hayatın ikinizi de mutlu etmesi veya ikinizi de üzmemesi adına, bu hayata beraber devam edebilmeniz adına sizinle veya diğer hayatı paylaştığınız bireylerle alması gereken sorumlulukları almıyor olsun... Ne yaparsınız? Anlatırsınız değil mi?

"Şöyle olsa, bak bir görün doktora, ya şu işi şöyle mi yapsan, ama bak ben bu durumdan hoşlanmıyorum, şu işe bir de sen mi el atsan?, bu böyle gitmiyor, bir haline çaresine mi baksak?" Bu cümle kalıpları anlatmak istediklerimden bazıları...

Ama karşı tarafa gelince, birey olarak yaşamaktan vazgeçip bir dostluk veya aile ilişkisine girmiş kişimiz bulunduğu ortamda anlatılmak istenilen dozu geçtim işi daha da zora sokmaya çabalayabiliyor. Anlatılmak istenileni anlamayı geçeyim de, anladığı da sorun üzerine sorun oluşturabiliyor...


Ne isterdim biliyor musunuz? Israrla anlamamayı değil de, ucundan köşesinden sorunları çözüme ulaştırılabilmeyi seçsin diğer tarafta. Ama diğer taraftan bu istediğimi gerçekleştiren sevdiklerim de var hayatımda, şükürler olsun ki... Hayatta ilişkilerin Aşkım Kapışmak'ın da dediği gibi 5S Kuralı'na bağlı ilerlemesini doğru buluyorum hep. 5S'in Açılımı Şu; Sevgi, Saygı, Sorumluluk, Sabır, Sadakat. Masamda asılı duran yazılardan biridir bu öğreti, ben unutmayayım ve odama giren herkes de nasibini alsın bu öğretiden diye. Buraya da eklemiş olayım ki, buraya giren de nasibini alsın diyorum şimdi de...

Diyeceğim şu ki; sevdiklerinizin size söylediği şeyleri duyun, anlayın ve bir köşesinden tutup hayatınıza bağlayın. Biz anlatmaya ve konuşarak sorunlara çözüm bulmaya çabalayanlar; hayatlarımızı yaşadığımız kişilerin değerlerine, korkularına, kaygılarına ve de olmasından endişe duydukları kötü sonuçlar doğurabilecek olaylara karşı çözüm bulma odaklı yaşıyoruz bu hayatı. Ama anlaşılmak isterken anlaşılmamak incitiyor insanı...

Karşımızdaki insandan sağlığına dikkat etmesini istiyorsak, onun kötülüğünü istediğinden olabilir mi sizce bu? Benim sağlığımı önemsediğini dile getiren ve de bunu bana belli eden kişinin ben beni sevdiğini düşünürüm mesela...

Karşımızdakinden bu hayatta yaşarken ilişkinize ve de yaşadığınız ortamlara kullandığınız ortak eşyalara sizin kadar değer vermesini ve de sorumluluklarını paylaşmasını istiyorsak peki? Bu sizce karşıdakini incitici bir davranış mıdır? Yoksa kulak asılmayan mı daha incinmiştir sizce?

Saygı duyduğunuz yaşamdan, size ve çevrenize karşı saygı görememek peki? Hiç mi incitmez sizleri?

Düşünün, bir ömür düşüncelerine ve de ilişkinize sadakat duyduğunuz birinden hakaret şeklinde yalanlar silsilesi ile karşılaşsanız güveninizi kaybetmez misiniz? Sadakatsizliğe uğramış olmaz mısınız?

Gelgelelim sabır, en olmazsa olmazlarındandır o da. Sizin iyi veya kötü gününüze, isteklerinize veyahut istemediklerinize sabır göstermeyen birine siz sabır göstermişsiniz ne fayda! Bir anlamı kalmaz ikili veya daha fazla bir arada olunan hayat paylaşımlarında tek taraflı ilişkilere verilen değer katılımına...


Gelin kulak verin sevdiklerinize. Sen ve ben kişi zamirlerini bir araya koyup "biz" yapabilmiş kişilere, "ben" diye yaklaşıp kırmayın gönülleri. Bir tek gönüller kırılsa neyse, hayatlar darmaduman oluyor. Tek taraflı şekilde sorunlara çözüm üretmeyi sürdürüp giden kişilerle, sabrın sonuna erişilip hayattan beziliyor... Ben diyorum ki kendime bugün; keşke daha az kaygılı ve daha çok gamsız olsam... Ama üzgünüm yapamıyorum. Hayatıma sığdırdığım "biz" olgularına, tek taraflı yanaşıldığını görünce kaygıdan deliriyorum. Nerede yanlış yaptığımı sorguluyorum, anlatmadığım şeyler duyuyorum ve sözünü etmediğim sonuçlara varıldığını duyuyorum...

Sonu hüsran olmasın istediğim ve anlaşılmak için yola çıktığım anlatımların çoğunun sonu bakıyorum ki anlamsızlaşmış. Bu hayat bizim sanırken yalnız kaldığımı hissediyorum. Anlaşılmamanın verdiği incitici hisse ulaştığımda, anlatmak için bulduğum her fırsatın ulaşamadığı başarıya üzülüyorum.

Geçen haftasonu şöyle diyordum, "Olmuyorsa zorlamamalı insan." Çok ama çok hüsran yaşadıktan sonra bunu maalesef diyor insan. Ama elimde değil, yaşadığım bu hayatı mutluluklara taşımayı istemek benim de hakkım. Olmuyormuş anladım, bazen istediğiniz hiçbir şart ve koşulda olamıyormuş...

Benim sevdiklerimin ve değer verdiklerimin beni anlama zamanları ne zaman gelecek bilmiyorum. Bu hayatı sizin gibi yaşamak isteyen kişileri bulmak çok zor. Benimle hayata tutunanları sıkı sıkı elimde tutuyorum da, bazılarına laf anlatamıyorum. Anlaşılmamak en son istediğim şeylerden biri bile değil, ama anlaşılmak da nedense bana hak değil gibi bu sıralar. Anlaşılmamanın verdiği incitici hisse takıldım, kafam dolu endişe, kaygısız olamayışıma içerleniyorum. Sağlıklı oluşuma duacıyım ama huzurumuzun pamuk ipliğine bağlı oluşuna karşı endişe dolu hissediyorum.

Hakkımızda hayırlısı olsun diyorum yine de. Anlamamakta ısrar edenlere; bu hayatı kendi fikirlerinizin çıkmaza sürüklediği gibi devam ettirmeyi tercih ederek, hayatınızdakilere endişe içinde bir yaşam vermeyi neden tercih ettiğinizi anlamak istemiyorum!

Bu yazıyı olduğu gibi bırakıyorum, bir kez düzenleyip öyle atmayacağım. Anlattığım bana anladığınız veya anlamak istemediğiniz size! Anlaşılmamaktan ötürü çok yorgun hissediyorum bugün de kendimi çünkü. Ve düzeltip, kendimi daha iyi anlatmak için uğraşmayacağım. Tek demek istediğim, hayatınızda sevdiklerinizle kurduğunuz ilişkilerdeki karşılıklı sorumluluklarınıza ve mutluluklarınıza değer verin. Anlamadığınız veya anlamak için çaba göstermediğiniz, ortak bir hal çaresine bakmadığınız her an anlaşılmamanın verdiği incitici hisle sevdiğinizi endişelere sürüklüyorsunuz. Ne olur sevdiklerinizin korkularına ve çözüm önerilerine ciddi anlamda kulak verin. Çok geç olmadan bu önerimi dikkate alın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder