Gözlerim neler görüyor ve her gün nasıl daha iyiyi beklerken "daha kötü günler bizi bekliyor" diyebiliyoruz; ayrı ayrı inanamamaya devam ediyorum resmen dünya üzerinde olanlara... Bu yazı 1 ay öncesinde gelecekti, ama kısmet olmadı. Dünya üzerinde o kadar acı yaşanırken, kendi dertlerimize de dalıp gidebilmemize de yer yer şaşırıyorum doğrusu. Vizeler geçen Pazar günü bitti, yorgunluğunu üzerimden hala atamadım. Zaman zaman buna da hakkım var mı diye düşünüyorum, güçsüzlüğüme rağmen...
Savaşlar, Acılar, Katliamlar var haberlerde günün her saatinde. Ve her birine üzülürken, çocuklarla ilgili olanlara içimin en derinine kadar sarsılıyorum resmen. Twitter'a isyanımı veya sorgulanacak taraflarını yazayım diyorum, artık 140 karaktere doğru dürüst sığdıramıyorum hiçbir şeyi. Kaldı ki, çocuklar hakkında ise, hiçbir şey sığmıyor oraya...
Bu yazının çıkış noktası aslında şu idi; 2 çocuk üzerinden, çocukların acı çekiyor olmasından duyduğum rahatsızlığı sizlerle paylaşmak. 1 ay öncesinden beri taslaklarda sadece ismiyle beraber bugünü beklemedeydi;
Bir Suriyeli kız çocuğunun feryadı vardı kameralar önünde, Suriye başbakanı Esad'a beddua ediyordu kız çocuğu; ailesinin sağ olup olmadığını sorarken. Evlerine bomba atılıyor, feryat figan herkes can telaşına giriyor. Ve helikopter yardımıyla yaralıları kurtarmaya geliyorlar sonra. Bir kız çocuğu çıkartılıyor enkazdan, yaralı halde. Önce can, sonra canan derler; bir çocuk iseniz bunun sırası daha da çabuk değişiyor bazen. Yaralı halde düşündüğü tek şey; anne-babası ve kardeşleri oluyor o kızın. Soruları sonrasında beddua okuyor minik yüreğiyle. O dudaklarıyla balon şişirmesi gerekirken, beddua ediyor içinden gelerek Esad'a. Acı çekiyor ve endişe duyuyor çünkü ailesi ve kendi adına. Aynı dünyanın ama ayrı ayrı düzenlerin çocuklarıyız, sırf bu hikaye sebebiyle bile... Videoyu ve haberi burada bulabilirsiniz...
Sonra aynı gün, bir başka çocuk izledim haberlerde; bir Fransız erkek çocuğu idi bu sefer. Paris'de yapılan katliamların ardından, katliamların olduğu yerlerden birine babasıyla beraber bulunuyordu anmalarda. Habercilerden biri gelip röportaj izni almış ve çocukla konuşmaya çalışmış. "Ne olduğunu anlıyor musun? Neden bunları yaptılar?" diye soruyor haberci, "Evet, çünkü çok kötüler onlar, çok kötüler." diyor çocuk. "Ve çok dikkatli olmalıyız, taşınmamız gerekecek." diyor ardından. Burada babası devreye giriyor, aralarındaki diyalog arzu edilen dünya adına umut verici oluyor. Silahlara karşı çiçeklerle kendimizi savunabildiğimiz dünya....
Baba; Korkma taşınmamız gerekmeyecek. Burası bizim evimiz
Çocuk: Kötü adamlar var baba
Baba: Evet ama kötü adamlar her yerde var.
Çocuk: Silahları var bizi vurabilirler, çünkü çok kötüler.
Baba: Silahları olabilir ama bizim de çiçeklerimiz var.
Çocuk: Ama çiçekler bir şey yapmaz ki. Onlar şey için...
Baba: Tabii ki yaparlar. Bak herkes çiçek bırakıyor. Silahlarla mücadele etmek için.
Çocuk: Korumak için mi?
Baba: Kesinlikle.
Çocuk: Mumlar da mı öyle?
Baba: Onlar dün hayatını kaybedenleri anmak için...
Çocuk: Buradaki mumlar ve çiçekler bizi koruyacak.
Bu konuşmanın ardından haberci tekrar soruyor;
Haberci; Daha iyi hissediyor musun şu an?
Çocuk; Evet, şimdi daha iyi hissediyorum...
Fikir farklılıkları, barış isteyenler ile barışı asla savunmayan düşüncelerde olup bombalayanlar arasında ne kadar büyük değil mi? Bir yanda bombayı atanlar, diğer yanda Suriye'de ailesine bir şey olacak endişesiyle canı yanın kız çocuğu. Bir yanda katliamları yapanlar, diğer yanda oğluna kötülere karşı iyiliği elden bırakılmaması gerektiğini anlatan ve evladının korkusuna biraz olsun yatıştırıcı olabilmeye çalışan bir baba...
Türkiye'ye gelince; her gün anne veya babası ölen binlerce asker, polis, savcı, işçi, memur, öğretmen, ev hanımı çocukları... O çocukları gözlerinde yaşlarla izlemek hoşuna gidiyor olmamalı birilerinin! Daha etkili önlemler alınmalı, dur denilmeli. Oysa katlanarak artıyor böyle haberler... Çocukların masal dinlemeleri gereken yaşlarında, anne veya babalarının ölüm nedenlerini bir ömür unutturmayacak yöntemlerle akıllarına kazımaları hak mı? Sorguladığım bizleriz sadece, Allahım bu şeylerin hepsini bize sınav olarak veriyor bence. Çoğumuz da çıkartıyoruz dersimizi. Peki neden hükümet yetkilileri tüm dünyada tam olarak ders çıkartamıyorlar bu olanlardan? Tüm olanlar ülke yöneticileri tarafından bir oyun mu yoksa??
Sorarım size; acının en büyüğü neden en çok çocuklarda? Kader, kısmet, yazılmış olan bu diyeceksiniz belki de. Ama aslında yazılanı da bir noktada düzeltmek gerekmiyor mu bizler için bu noktada? Kaderi değiştirebilemiyor muyuz, seçimlerimizle? Tercihlerimiz hep mi acıdan yana? Aynı dünyanın çocuklarının ayrı ayrı çektikleri birbirinden büyük acılar, nereye kadar sürüp gidecek???
Ben bu iki haberi duyduğum aynı haber bülteninden beri unutmadım ve unutmak da istemiyorum. O yüzden aklıma gelmişken ve fırsatım da olmuşken yazayım istedim... Okuduğunuz için çok teşekkür ederim... Umudumuz çocuklar diyoruz ya hep, şimdiki dünya güzel bir gelecek bırakabilecek mi çocuklarımıza acaba!!
Ancak Fransız erkek çocuğu ile babasının haberine buradan ulaşabilirsiniz. Alıntılarken bu siteden yardım aldım...