Kimi zevkler var ki, kişiden kişiye değişen; kimi hevesler var ki, birçok kişiyle de bir tutulabilen...
Bir söz vardı, bir siyasi söylem, Adam Smith'in; Laissez Faire, Laissez Passer, yani "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler." Bu siyasi söylemin içeriği benim anlatmak istediğim konuyla uyuşmuyor. Ama kelime anlamı olarak baktığınızda; anlatmak istediğim konuda bir yükseliş yapması açısından tam yerinde bir söz oluyor...
(Not; bu yazımdaki resimler, annemin benim için çektiği resimlerdi. Canım anneme buradan da teşekkür ediyorum... :))
Bazen bırakın izleyelim, bırakın okuyalım! diyesim geliyor çoğu kesime. Renkler ve zevkler meselesinde, bir kesimin hala öğrenemediği ve kabul edemediği bir durum var; senin izleyebildiğini ben izleyebilir olmak zorunda değilim, senin okuyabilir olduğundan ben zevk alamayabilirim...
Okuma ve izleme eylemlerinin, birilerine havalı gelen şeyler üzerine olması gerektiğini düşünen kesimin yanlışları bunlar. Eğer bu kesimin sevdiği tarzda film izlemiyor ve de kitap okumuyorsanız, ayıplamaktır hakları... İnsan eğlendiği ve de kendini eksik hissettiği şeyleri okumakta özgürdür oysa. İzleme konusunda da öyle ama sürekli ülkemizde en çok eleştirilen konu ne yazık ki budur.
Birçok kesim romantik ve dram içerikli kitap ve filmleri tercih edenleri basit ve de gereksiz işlerle uğraşıyor olarak addediyor... Gelgelelim, kendilerinin neden sevmediği ve böyle şeyleri basit gördüğünü bizler sorgulamıyoruz bile. Bizim küçüklüğümüzde, kişisel zevk ve renklere özel önem gösterilirdi. Şu sıralar bu önemi göremiyorum hiçbir yerde.
Korku filmi ve de aşırı takıntılı sadistliği olan filmleri izleyemeyen bir yapım var. Romantik komedi ve drama severim. Tanıştığım kişiler tarafından da nedense eleştiriliyorum bazen bu konuda. Sadece ben değil, tanıdığına tanımadığına herkesin yaptığı bir saygısızlık bu. "Ayy onu mu izliyorsun?" , "Ay onu mu okuyorsun?"
Hiçbir sanatsal değeri olmadığını savunduğumuz bir filmin bile, beğeni gördüğü kesim var; kabul etmemiz gereken bu! Gençliğe veya birçok aykırı kesime, yanlışları kabul ettirmeye yönelik içeriği bulunan kitap ve filmler hariç bunlardan. Onlara her kesimce karşı durmalıyız. Ama gel gelelim, sevdiğimiz içerikleri okumak ve de izlemek konusunda hiçbir kimsenin onayını almaya ihtiyacımız olmadığını herkes bilmeli!
Geçenlerde yeni tanıştığım biriyle konuşurken, bilim kurgu tarzı bir konu içeriği bulunan bir filme yaptığım yorumun sonrasında "Bu tarz filmleri çok da izleyemiyorum, olumsuz gidişatları beni yoruyor bir süre sonra." dedim diye; izlediğim bir filmi beğenmemin konusunda, "Boş yorum yapma." dedi. Bu eksi bir davranıştı benim için, o kişi o an bitti aslında benim için. Herkesin yorumu kendisine değil midir? Nasıl bir terbiye ve de beğenilere saygı anlayışı hakim ülkemizde, anlayamıyorum...
Aynı filmi, o çok bilim kurgu izlediği gerekçesiyle doğru yorumlayabiliyor ama ben ondan biraz da az izlediğim gerekçesiyle yorumlayamıyorum! Üstelik, gereksiz yere izlediğim romantik ve drama yerine, böyle filmleri sıklıkla da izlemeliymişim. "Cesaretine hayran kaldım yiğidim, seni uzağa alalım!" demek isterdim.
İnsanların saygı konusunda cesaret dolu olmasını ama karşısındakini hafife almak konusunda acele etmemesini tercih ederim. Ama öyle ama böyle, çok romantik komedi drama ve fantastik içerikli filmler izleyebiliyorum diye ben kimseye beylik taslamıyorsam; kimse de bana-bize beylik taslamamalıdır... İnsanları eleştirmekten ve de gruplaştırmaktan bir bıkmadınız!
Gelelim kitap konusuna; hiçbir edebiyat ve sanat içeriği olmayan kitapları dahi okuyanlara saygım var benim, ama bir başka kesimin illa ki dünya klasiklerini herkesin okuması gerektiği gibi bir düşüncesi var bu konuda da. Bundan başka hiçbir kitabın da güzel olmadığını ve değer verilmemesi gerektiğini düşünüyorlar.
Oysa kitap okumak bu değil, herkesin yöneldiği alanı, en boş dahi bulsanız; okuma eyleminin kazandırdığı bir sürü fayda var, bunu hafife almamalıyız... Bırakın isteyen istediği kitabı okuyup, istediği filmi izlesin lütfen... Sizin bir kişisel gelişim kitabının içeriğinde sunduğu bilgilere ihtiyacınız olmayabilir, ama onu okuma ihtiyacında olan insan o kitapta mutluluk buluyor olabilir.
Sizlerin aksiyon ya da korku içerikli kitapları veya dünya klasiklerini hoş bulduğunuz gibi, hikaye, romantik, dram ve de fantastik içeriğe ilgi duyan kişiler de olacaktır. Ne yazık ki farklılıklara saygı duymadıkça, saygı da duyamayacaksınız taraflardan. Yok mu, öbür türlü filmler izleyenler ve kitaplar okuyanlara da eleştiri, var tabi. Ama çoğunluk kesim, korkunç, sadist ve de gerilim tarzı filmlerin havalı yanlarından prim yapmaktan ötürü; diğer tarafı eleştiriyor da, konum o sebepten o tarafa başladı.
Aykırı durumlarda olanlara saygı duymadıkça, hayatın kalitesini düşürüyoruz kısaca... Bu sizin sevdiğiniz şeylere ilgi duymayanlara eleştiri yapmakta da, engelleri ve yaşları gereği sizden farklı olan insanlara gösterdiğiniz tavırlar sebebiyle de yok saymayı tercih ettiğiniz kesimde de böyle.
İsterdim ki, zevkler ve renkler tartışılmasın; genci yaşlısı bu fikirlerde kendini anlatır ve de savunurken, çekinmesin gücenmesin...
Velhasıl, bırakın isteyen istediğini izlesin, istediği tarz kitabı okusun diyorum. Çünkü konuşulacak ve konu edilip iyi yerlere getirilmesi gereken daha önemli toplumsal sorunlarımız var. Ayrıştırmayıp birleştirelim, farklılıklarımızla beraber yaşarken önemli sorunlara çözüm bulalım beraber.
Bırakın arkadaş; en çok izlediğim romantik film ve dram olsun, okuduğum kitap sizin beğenmediğiniz tarzdan olsun! Ben benim sen de sen. Farklılıklarımızla güzeliz hepimiz...
Sevgilerimle... :)