27 Mayıs 2014 Salı

Yapabilirim Diyorum... (Hayaller ve Dersler)



Bazen insan, umudunu kaybeder gibi oluyor kendine karşı. Şükür olmadım öyle uzun zamandır. Ancak gün geliyor benim de aklımla savaşa girdiğim zamanlar oluyor bu aralar. Geçişlerde, yoğunlukta, kısıtlanmış ders çalışma zorunluluğum altında geçen dönemlerimde... Sevmiyorum engellenmeyi, özgür kılınamamayı...

Bazen akıl esir alıyor bizleri çünkü. Aklın sinir bozucu davrandığı zamanlar geliyor çatıyor. Ders çalışmak zorunda veya başka bir şeye odaklanmak zorunda iken, ilham gelip kafanızı çeliyor. İlham gelen tarafa dönseniz bile boş, asıl yapmanız gereken işe odaklanmanız gerek. Ben böyle zamanlarda nasıl savaşılacağını biraz da olsun buldum sanırım; Zor da olsa, dişimi sıkmak zorundayım...


Bu hafta ile beraber 2 hafta kaldı sınavlarıma. Yazarak çalışmalarımı bitirdim bitirmesine de, birkaç ünite ve dersleri pekiştirme durumları var önümde. Bu haftadan sonrasında daha da rahatım inşallah. Böyle zamanlarda yapamadıklarıma daha çok yanıyorum ve dertleniyorum ne yazık ki. Bu durum feci sinir bozucu tabii ki... İnsanın kendi ile çelişkiye düşmesi fena. Böyle zamanlarda şeytan diyor; "Bırak sorumluluklarını istediğini yap..."


İstediğim ne mi peki?

-Mesela, şu hayalini kurduğum kitabımı veya kitaplarımdan birini yazıp bitirmek. Ve sessiz sakin bir yerde arkama yaslanıp, kendi kitabımı okuma zevkine erişmek. (Ancak nerede... Bugünlerde derslere odaklanmış durumda; "Finallerim de iyi gelsin de, 1. dönemdeki şartlıları da atlatmış olayım, bu dönemdeki derslerimi de. Amin." derdindeyim. :) Yapabilir miyim? -Elbetteki yapabilirim... :)

İşte bu durumun 2 haftamı daha alacak olması, kitabım hayalini bir kez daha ertelemeye uğratıyor. Oysa ben, hayallerimin peşinde koşmak için delicesine heyecanlıyım. Ve derslerim peşinde iken, ne aklımı o yöne verebiliyordum bir süredir, ne de derslere. Ders çalışırken, aklıma yazmayı düşündüğüm herşeye bir giriş cümlesi geliyor. Ya da tam o yana dönmüş o giriş cümlesinden başlamış devam edecekken de yarım bıraktığım derslerim aklıma geliyor...

İkilemde bırakmaya devam ediyor aklım böyle çoğu zaman. Okulumu bırakmayı istemiyorum elbette ki, ama bir türlü dersle beraber de devam ettiremiyorum hayallerimin peşinde koşma eylemimi... Ve nereden bakarsam bakayım her iki durum da, hayallerime doğru bir yol çiziyor. Derslerime çalışmaz isem, ileride Sosyoloji alanında gerçekleştirmeyi umduğum hayalime ulaşamam. Bu açıdan okulu bırakmayı düşünmüyorum... Peki ya erteledikçe canımın sıkılma durumu, yaza ertelediğim ve erteleyip de şimdi inadına gelen birkaç ilhamı kovduğum ve ertelediğim gerçeği? Bir yandan notlar alıp bir yandan da derslere odaklanmaya çalışıyor oluşum sürüyor 1-2 haftadır da... Peki bu durum, beni her iki açıdan da başarılı kılabilecek mi?

Velhasıl bir sürü soru ile, aklım karışık halde günlerimi geçiriyorum. Birkaç hafta öncesinde umutsuzdum biraz. Ancak gerek iç sıkıntısı gerekse kendime verdiğim telkinlerle başarabildim diyebilirim. Ama o sıkıntıyla dersleri nasıl kolayladım bir ben bilirim... :) Şimdi hem bu dönemi başarılı final sonuçlarıyla geçirerek, kalan son 2 senemi daha rahat bitirebilirim diyorum; hem de kitap yazma hayalim adına şimdilik aklıma gelenleri not almalarım çerçevesinde gerisini yaza erteleyerek derslerin yoğunluğuna kapılmış gidiyorum... :)


Şu an; Yapabilirim diyorum ya, işte bu en güzeli. Kendime güven duymamamı, kabul edemiyor ve hazmedemiyorum çünkü...

Kısacası, yapabiliriz. Çözüm bulmaya, olumsuzluğa gitmemeye çalıştıkça hayallerimizin peşinden koşma gayretini olumlu sonuçlara ulaştırabiliriz. Ben kendime inanıyorum, Allahım bu inancı kaybettirmesin. Ve Allahım cümlemizi hayallerinin peşinde, hayırlısıyla da hayallerinin gerçekleşmesiyle mutlu kılsın dilerim... :)

Bu da böyle yazı oldu işte. Bir süredir yoktum, bu bloğu açtığımdan beri ülkemde kötü olaylarla dolu günler geçirmekteyiz... Allahım ülkeme ve insanlığa güzel günler nasip etsin inşallah... Temennim, ülkemin güzel günlere gitmesinden yana...

Yarınlar, dünlerden çok daha güzel olacak... :)

Sevgilerimle...

Not; Bilmeyenler için, Aöf İkinci Üniversite Sosyoloji öğrencisiyim 2 senedir. İlk Üniversitemi Balıkesir Üniversitesi'nde lisedeki bölümüm olan Dış Ticaret ile okudum, 2 senelik. Sevdiğim bir bölümdü yine. Ancak Psikoloji ve Sosyoloji bölümlerinden birini hep okumak istemiştim. O yüzden, Lisans Tamamlama ile kendi bölümümü tamamlamayı değil de, okumayı istediğim diğer bölümü tercih ettim... :)

9 Mayıs 2014 Cuma

Kapasite Meselesi Bazı Şeyler


İlk Merhaba'mdan sonra, ne zamandır konu edinmek istediğim bir yazıyla başlayabiliriz dedim. Bu yazımda bazı Kapasite Meselesi olarak gördüğüm iş konusundan bahsedeceğim... :)


Kim bilmiyor ki aslında; herkesin aynı mesleği aynı başarı oranında yapamayacağını? Kim bilmiyor, bir el becerisine veya herhangi bir şeye aynı ilgiyi ve alakayı iki ayrı kişinin gösteremeyeceğini. Ama bazen üzgünüm ki bunu görmezden geliyor birileri...

Son zamanlarda, internetin iyice yaygınlaşması ile bir furya ortaya çıktı. Kişisel Satış Danışmanlığı... Herkes kendi işini kuruyor bir bakıma. Güzel ve başarı amaçlı bir iş kesinlikle. Ama bir de şu var ki; herkes bu furya altında şöyle bağırıyor; "Sizde yaparsınız, yapmıyorsanız belli ki yeterince çabalamıyorsunuzdur." Yok kardeşim, birşeyi başaramıyorsam bilin ki herşey başarısızlıktan değil, kapasitemin de olmadığından olabilir. Ama görünen o ki; biri birşeyi yapamıyorsa, ya istemiyordur, ya da uğraşmıyordur. Yani illa herkes o başarıyı kazanır!

Değil efendim, valla değil. Herkes her işte başarılı olacak diye bir kaide yok, hiçbir yerde...


Olayın kendisi şu aslında, bu cümlelerin geliş sebebi yani; 2 senedir, 2 kez satış danışmanlığı işine girdim. İkisinde de, sözde herkesin başarabileceği, başarımı gösteremedim. Ama şöyle sözlerle karşılaştım; "İstersen yaparsın." Bunu bende biliyorum, istersem yaparım evet. Ama kimsenin aklına şu durum gelmiyor; "Belki de benim satışa kapasitem yok." Ve ben kesinlikle buna inanıyorum ki, benim satış yapabilme kabiliyetim büyük derecede yok... Ben sattığım ürünün parasını isterken bile utanırken, sürekli istemiyormuşum gibi görünmekten rahatsızım!

Kim başarılı olmak istemez ki sorarım size? Ama durum şu ki; Evet girişken bir yapım da olsa, iletişimim de kuvvetli olsa; karşılıklı para alma ve para isteme durumlarında o kadar da iyi olmadığımı gördüm bu 2 senede.. Satış işini yapabileceksem, bir şirketin satış belgeleriyle ilgilenen veya görüşmelerini yapan biri olabilirim belki. Ama tamamen muhasebesi ile ilegilenmek, satış için ikna ettikten sonra parayı isteme aşamasına gelmek beni tedirgin ediyor. Sanki garip bir şey yapıyormuşum gibi geliyor. Bunu yarı yarıya bırakmışken söylüyorum Oriflame işini. İkna kabiliyetimin olduğunu bilsem de, pek fazla kendime kişi de katamadım Oriflame Satış Danışmanı olarak. Yükselemedim yani...

Durum ne mi oldu? Şimdi satış işi ile uğraşmıyorum. Satış yapabildiğim yok bir süredir, kimlerle konuştuysam benim grubuma katılmak isteyen olmadı bu zamana kadar. "Belki dışarıda olsam aktif olsam daha iyi yaparım diyorum," Ama hep "Sen istersen oturarak da yapabilirsin" diyorlar. Buna bende inandım efendim. Yapanlar da var, saygı duyuyorum elbet. Ama anlaşılmasını istiyorum ki, bu durum biraz Kapasite Meselesi...

Düşünün mesela; her insan aynı meslekte başarılı olabilse, bu kadar çok çeşitte meslekler olabilir miydi? Ya da herkes her meslekte başarılı olabilseydi, tek meslekle bir ülke veya bir dünya dönebilir miydi???

Demek istediğim şu; "İste yaparsın." Stratejisini benimseyen biri olarak söylüyorum; karşınızdaki kişiye "yeterince istemiyorsun demek ki" demek, biraz ağır olmuyor mu? Şu 2 senede anladım ki, benim kendimde göremediğim bir kapasite eksikliğim var bu konuda. Satıcı olmak için kendimi geliştirmem gerek. Okulda yüzyüze satıcı olma kurallarına ilişkin birşeyler öğrenmedik. Müşteriyi ikna etme, ikili ilişkiler vs gibi bilgiler öğrendiysek de...

Velhasıl bazı şeyler kapasite meselesi; bunu kabullenmek lazım. Evet kendi grubuna birey eklemek isteyen birisini anlıyorum. Ama reddedildikten sonra da "ısrarla yapabilirsin, yaparsın, istersen olur, güven kendine" laflarının fazlasını, illa  ki o mesleğe yönlendirme çabası olarak görüyorum. Öyle ya, sizde aldırmayın benim gibi bir durumla karşı karşıyaysanız...

Açık açık söylüyorum; ben kendimde yüzyüze birilerine birşeyler satmak için uğraşan "illa al, bak şuna bak buna, sonra da paramı ver" diyebilen bir tip değilim. Müşteri talep ederken tamam, ancak tam tersinde pek bir çekingenim. Ne yaparsınız; Kapasite Meselesi... :))

Not: Bastıra bastıra söylediğim için üzgünüm. Bazılarına aldırış etmiyorum gibi görülse de, kendimi uygun görmediğim ve hazır bulmadığım bir işte çalışabilmek, benim için çok zor olduğu için ısrarla uygun olmadığımı söylüyorum.... Mutlu olamadıktan sonra çalıştığınız işte, çalışmak neye yarar ki değil mi...? :))

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Merhabalar


İlk Merhaba'm bu yeni bloğumda. İlk blog deneyimim değil ama, ilk yazım bu bloğumda... Yeni olaylar, yeni başlangıçlar hep heyecanlandırmıştır beni. Yine çok heyecanlıyım... Bu bloğumla, benim gözümden bakmaya ne dersiniz hayata? :)


1 ay düşündükten sonra, 2 gün önce bu bloğu açtım nihayet. Diğer bloğum Yıllar Geçerken'i bırakmadım, bırakmayı da düşünmüyorum. İlk göz ağrım bloğum burada... Bu blogta ise; hayata ve yaşama dair herşeyi benim gözümden görebilirsiniz... :)

Yazmayı söktüğümden beri hayatımın odak noktalarından biri oldu yazmak. Ve yazabilmem gözlemlememle birlikte gelişti çoğunlukla. Tamamen diyemem ama belki de biraz engel durumumdan ötürü, çok sık gözlem yapma şansına sahibim, herkesten daha çok...

Ben oturuyorum diye değil ama, ben gözlemliyorum diye bakmanızı istiyorum sizden. Beraber ayağa kalkmak için; gerek otururken, gerekte ayakta iken gözlemlediğim tüm insan ilişkileri ve tüm yaşamsal fikirlerimi burada da konu edineceğim. Bir fark var elbet diğer bloğumdan; burası daha çok gözlemlerim olacak, diğer bloğumda bana ve yine hayata dair herşey. Evet benim için ayırmak bir süre biraz zor olacak... :)

Gerek kendimi okuduğum bölümde (AÖF İkinci Üniversite Sosyoloji) geliştirmek, gerekse hep çok sevdiğim edebiyat üzerine daha yoğunlaşabilmek için... Kısacası, işte buradayım diyorum size. Umarım hep kaynaşırız birlikte. Sevgilerimle... :)