28 Şubat 2017 Salı

Kadınlarımıza İnternette de Köstek Çok...


Tarihte Bugün; 28 Şubat

Birden bire çıkan bu yazımın sebebi; şu video oldu. Ankara'da çekilen günlük dizilerden biri olan Deniz Yıldızı adlı dizide, Gizem karakteri ile oynayan İlay Tiryaki Youtube'da kanal açmış. Kimbilir ne zaman açtı acaba derken, baktım ki 28 Aralık 2016'da açmış meğer Youtube kanalını. Ben daha yeni keşfettim ve bir Youtuber için en güzel dileklerimi sunmak isterim; içeriği, like'ları ve izleyenleri bol olsun inşallah. :)

İlay Tiryaki'yi ilk olarak Unutma Beni dizisinde rol alırken izlemiştim, aşk yaşadığı karakteri oynayan kişi ile ikisinin rollerini pek benimsemişsem de, çok kalmadan diziden ayrıldılar. Sonra Deniz Yıldızı dizisinin ekranda olduğu senelerde (Ağustos 2009-Ekim 2015), Gizem karakteri ile dizide severek takip ettiğim oyunculardan biri oldu birkaç dönem. En son da daha bu ay final yapan Umuda Kelepçe Vurulmaz adlı dizide rol almıştı...

Neyse ki Youtube sayesinde pek fazla doyamadığımız oyuncuları görür-tanır-daha iyi bilir olduk. İlay Tiryaki de böyle olacak anlaşılan... 28 Şubat'ın 8 Mart Kadınlar Gününün kutlanma sebebinin çıkış noktasını başlatması açısından, nasıl bir öneme sahip olduğunu, İlay Tiryaki bugüne dair başta eklediğim videoda çok iyi değinmiş. Emeğine sağlık... Yine de nedir o bilgiler der ve okumak da isterseniz; 8 Mart'ın kutlanma sebeplerini buradan da okuyabilirsiniz... Bu konu hakkında birkaç kez bende yazdığım için, şimdilik bu konuya bir kez daha girmek istemiyorum...


Bugün ortamlarda satarsın  adlı kanalını bulmuşken biraz inceleyip ve son olarak bugüne dair paylaştığı içeriğini de izleyip çıkacakken; tam da bugüne yakışır ve Şubat ayının son gününe göre bir yazı konusu olabilir dedim, biz kadınlara her alanda yapılan ağır eleştirilerin sosyal medyadaki boyutunu.. 


Daha bu hafta kadın haklarını savunan bir avukat'ın instagram sayfasını takip etmeye başlamıştım, Feyze Altun... Bugün o güzel hanımın da Tedx Talks'taki kadınların özgürlük alanlarına dair konuşmasının bir parçasını izleyip Twitter'ımda paylaşmıştım; ki burada ve konuşmasının tamamı da burada...

Bugün ne yazarak geri döneceğim bu bloğuma derken, karşıma çıkan bu kadar örnekten sonra bizden bahsetmeyip de neyden bahsedeceğim? diyerek başladım. Hadi Hayırlısı o zaman... :)

Kadınlarımız...

Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, bizim yaşamlarımız üzerine iyileştirmeleri içeren tartışmaların maalesef ki her zaman bağıra bağıra yapılıp çözümlere kavuşulduğuna şahit olamıyoruz. Ama en çok Şubat ve Mart aylarında konuşuyoruz Kadınlarımızı... Daha da fazla konuşulmalı ve ön plana alınmalıyız. Sizler de görün, izlediklerimi izleyin istedim. Ve benim bu konuda, bazı hemcinslerime yakıştırmadığım birkaç hareket var söylemek istediğim;


  • Emeklerimiz hala ileri boyutta değer görmüyor belki ama bizler bir şeyler başarmaya çalışan örneklerimizi barındırıyoruz buralarda. Yılmadan işlemeye devam eden birçok kadın tanıdım bu sene ben Sosyal Medya hesaplarıyla varolmaya devam eden...

  • Kimi burada blogger, kimi Youtube'da vlogger, kimi Facebook'da kendi ilgilendiği ve "ben bunu yapıyorum sizin de öneriniz var mı?" diyerek iyi-kötü örnekleriyle bu yola çıkıp kendisine destek arayan ve kendi gibilerine destek olmaya çalışan güzel anneler, kimi de anne olamasak da çevremize kendimize bir şeyler katabileceğimize yüreklendiren İnstagram sayfalarında yaptıklarıyla hepimize güç vermeye çalışan kadınlarımızdı bunlar...


Ama İnternette de kadına köstek çok maalesef. Son zamanlarda iyi yorumlardan çok kötü yorumlar görüyor olmam, beni dahi rahatsız ediyor. Burada benim de toplumsal bir şeyler yazamamamın çıkış noktası, takip ettiğim güçlü durmaya çalışan kadınların hesaplarında gördüğüm iğreti yorumlar esasında. Güçlü durmaya çalışan internetteki kadınlarımıza bile saldırıda bulunanlar çok. Söylendiğinde, "Sende yap bakalım, eleştirmek kadar kolaymıymış burada yazmak yaptıklarını değerlendirmeye sunmak." dediğimizde cevap veremeseler bile hep eleştiriyorlar. Hiç akla gelmeyen noktalar ile zaten en akla gelen noktaları bile, en çirkin üslubuyla söyleyen yine kadınlarımız... Oysa en azından kadının kadına destek olduğunu her an her saniye görmek istiyoruz.




Eleştiri almak ve eleştiri yapmak en doğal hakkımız, eleştiriye karşı değilim. Ama siz çirkin üslubunuz ile konuya girdiğinizde, eleştiri değil hareket oluyor yorumunuz. Yapmayın hanımlar diye dalmak istiyorum konuya. "Her çirkin yorumda; yapamadığımız her güzelliği yapanlar bizim adımıza da yapıyor diye destek olmak gururlanmak varken, bir motivasyon eksikliği ile çökertmeyelim birbirimizi..." Diye çağrıda bulunmak istiyorum buradan da. Kendi çocuğu için, kendi hayatı için yaptığı güzellikler size de örnek olsun. "Şöyle olmasın, böyle olsun." deyin, ama akılsızlıkla veya daha da ileri boyuttaki hakaretlerinizle kötülük etmeyin birbirinize... Kadının kadına dost olması, erkeklerin de dünyadaki bizlere güzel bakıp biz kadınlara destek olmasını sağlamamız açısından çok önemli olmalı...



Bir de kadınlarımızın kadınları yerme durumu var. Kadının kadına yaptığı bu boyutta iken, erkekleri büyütenler de kadınlar iken, acaba burada yanlış yapılmıyor mu diyorum doğrusu... Geçen dönem Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi dersini alırken, yetiştirme tarzlarımızın bile ne kadar taraf tutucu olduğunu belirtiyordu maalesef. Geçmişten gelmiş böyle gidiyor demeden, düzeltmeye yönelen tarafların varlığını görelim. Ki bugünümüzde bu durumun değiştiğini birçok annede görüyor olmak çok güzel diyebiliyorum artık... Yenilikçi olmaya devam edelim...

Kadınlarımızda, nereye gitsem şöyle bir söz duyabiliyorum; "Biz kadınlar da az değiliz!" Bu ne demektir ya? Neye yönelerek biz bunu söylüyoruz. Erkekler için de "Erkek milleti değil mi?" diyoruz veyahut onlar bizlere "Kadın milleti değil mi?" diyor. Ne kadar zor bu dünya üzerinde bir cinsiyete dahil olmak. Bırakın kadın-erkek olmayı, insan mıyız acaba? ona bakın. Kadının kadına, erkeğin erkeğe destek çıkamadığı bir dünyayı neden mümkün kılıyoruz. Kadınlar kadınlarımızı yeriyoruz sürekli, "Biz Kadınlar da oturalım oturduğumuz yerde." diyor kimi. "Kadın kısmının o sokakta, o işte, o yerde, o konumda, ne işi var?" diye soruyor kimi. Değişim tek bir kişi ile başlar, katılım arttıkça o değişim yerel bir düzene oturur... Neden değişimi düzene oturtmuyoruz?


Şunları Yapmalıyız Bence, Değişim Önce Kendimizden Başlar Diyerek;

  • Biz kadınlar değişecek, birbirimize köstek olmayacağız önce.


  • Biz kadınlar kadınlarımızı kötülemeyeceğiz öncelikle. Kimin ne yaşadığını, nasıl acılarla başa çıktığını bilmeden veya bilsek de kötülemeyeceğiz.


  • Hepimiz hata yapıyoruz diyecek, hatalardan kendimize ders çıkaracak, hataları belirtecek ve destek olacağız ama onu bir topluma ait kılmayacağız.


  • Hatalardan döndüreceğiz birbirimizi. Ancak böyle düzelebilir kadın algısı, kendi içimizde de mümkün kılmalıyız kadınların mutlu olma ve bir topluma ait olma olgusunu...



Epeydir içimden gelen cümlelerin, 
acemice yorumlarımla buraya dökülmesinden bugünlük bu kadar... 

Aslında sizlere, sosyal medyada takip etmekten gurur duyduğum sosyal medya annelerimizden, genç kadın aktivistlerimizden, mutluluğu herkese ulaştırmak için uğraşan kadınlarımızdan, mutsuz da olsa mutsuzluğuyla baş edişini anlatanlar kadınlarımızdan ve gezemeyenlerin yerine gezip herkese yapabileceğini gösteren kadınlarımızdan bahsedecektim. Bunlar da başka bir yazıya olsun diyelim. Mart ayı, kadınların ayı gibi görülüyor ülkemizde. Bir ömür bizlerin olsun, kendimize vakit kılalım ve her birimiz mutlu olalım...

Bu yazımda hesaplarından alıntı yaptığım ve takip etmekten mutluluk duyduğum; İlay Tiryaki ve Feyza Altun'a da selamlar olsun...

Tüm okuyanlara, sevgilerimle. Sürç-ü lisan ettiysem affola, bu bloğumda yazmaya yeniden başlama yazım olsun bu da. 24 yaşındaki bir kadının gözlemlerine dayanarak yazdığı bir yazı deyin, mazur görün beni...

Sevgilerimle... :)

27 Şubat 2017 Pazartesi

Neden Yazamıyorum?


Bir süredir yazamıyorum yine, oysa kendime sözüm vardı bu sene bu bloğumu da ihmal etmeyeceğim diye... Bu bloğumda değinmek istediğim o kadar çok konum var ki üstelik, ama öncesinde neden yazamadığımdan bahsetmek istiyorum bugün...

İnsan galiba mutluluğa duyduğu ihtiyaç kadar hüzüne de ihtiyaç duyuyor ömrü boyunca. Gariptir ki; bunu hissetmiyoruz, hissetmeden içinde buluyoruz kendimizi. Dostuma söylerken bir hafta öncesinde bunları, kendimi hüznümün içerisinde buldum. Yazamadığıma, yazmak istemediğime, içinde bulunduğum duruma, hiçbir şey yapmak istemeyişimin varlığına içerledim ve kapandım içime. Bu durumun varlığı bir süredir ufak ufak devam ediyor derken kocaman oldu içimde. O hüzün içimde dışımda, varlığımda patladı resmen...

İçimde bir hisler var, anlatsam roman olacak dehşetlikte ama bir o kadar da anlatamadığım hisler. Yoruyor, tüketiyor içime doluyor.. Anlatmaya cümleler bulamadığım duruma geliyor ve patlayamadığıma patlıyorum nihayetinde. Boş gibi görünen bu yazıyı neden yazıyorum biliyor musunuz? Dün gece gördüğüm rüyadan sebep... İç sıkıntısıyla geçen bir pazar gününden sonra, gece sıkıntıyla şu lafı söyleyerek uyudum; "Bugün için de yaptığım yazı planlarım dumura uğradı. Yine bir hezeyan yaşadım, yapmak istediklerimi yapamadıklarımla yıkıp hüzne boğularak bir günü daha yitirdim. Artık başarmak, hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum. Allahım, bana öyle bir mesaj ver ki ne yapmam gerektiğini artık bileyim ve gerisini düşünmeyeyim!"



Gördüğüm rüya, kabul olan dileğime cevap oldu. Sabah uyandığımda aklımda şu rüya vardı;

Ağaçlarla dolu bir sokakta yürürken, bir araba geldi aldı beni. Arabayı süren kişi, geçmişimde büyük kırgınlığıma sebep olan kişi idi. Beni Bursa'nın sokaklarında gezdiriyordu ama mutlu değil garip hissediyordum. Sadece her gün mutlaka düşünüyor oluşumun eseri olarak karşımda olduğunu da biliyordum. Aklımda ise ona dair hiçbir kırgınlık yoktu. Benim başardığım bomboş bir eser duruyordu, geri döndürülemez bir boşlukla sadece tanışmışlığımız duruyordu bir de aramızda. Birbirimize dair ne sorarsak soralım, ikimiz de sakin ama gariptik birbirimize. Yeni bir başlangıç gibiydi herşey, bize sunulmuş gibi.

Sonra bir durakta indik, arabada benim yanımda oturan annesi de indi ve uzaklaştı gitti. Gidişini izlerken, ayakta oluşumu daha derinden hissettim. Daha dimdiktim... Sonra giden annesinin ardından sohbet ederken ikimiz; sağlığımı konuşup ona yapmak istediklerimi ve başarabildiklerimi felsefik boyutta anlattım. Daha sonra ilerlerken böyle, annemi gördüm ilerideki ağaçların içerisinde. El sallayıp çağırdı beni yanına; yanımda olmasının sebebini ve bir şeylere yeniden başlayıp başlamadığımızı sordu;

"Hayır, sadece sohbet ediyorduk ve geçmişe dair bir şey yok aklımda da. Yine ilk baştaki gibi iyiyiz." dedim.
Annem, "Hayır, gidip ikinizin görüşemeyeceğini ve görüşse idik bu zamana dek kırgınlıkların üst üste gelmişliğine aldırmadan senin onu veya onun seni arayacağından bahsedip buradan gitmesini isteyeceksin." dedi.
Anneme; "Neden?" dedim. 
"Bir kez nedenini gördün, zorlama. Korkularına, hüzünlerine ve silik de olsa kalmış duygularına yol ver artık. Dik durabiliyorsun, daha da dik olabilmek için sen yoluna bakmaya devam et yeniden." dedi.
Anneme "Tamam." deyip, yanına gittim tekrar. 
"Görüşmememiz gerek, olmuyorsa zorlamayacağıma söz verdim kendime ve anneme. Hüzünlerimi de, silik de olsa duygularımı da atacağım, düşünmeyeceğim ve bu her ikisi de sensin. Buradan gideceksin ve yeniden başlayacağım." dedim. Kafa salladı gülümseyerek ve konuşmadan gitti, ardına dahi bakmadı. Giderken silikleşti ve yok oldu... O da gittikten sonra dimdik ve daha rahat yürüyordum.

Böyle enteresan bir rüyadan sonra bu sabaha uyandım bugün işte...


Bu rüyamın anlamı bana göre şu demekti; Rüyamda annemin göndermemi söyledikleri kişiler, tüm kötü duygularımı, korkularımı, düşünmemem gerekenleri, hüzünlerimi, vazgeçip geri karar vermelerimi ve daha nicesini kapsıyordu. Annem bilinçaltımın benim için belirlediği yol göstericimdi, o araba ise beni yürüme alanıma götüren kararlı davranma aracımdı. Bilinçaltım bana O ve Annesi kılığına giren kişilerle, bilinçaltımda kalmışlıklarından ötürü atmam gereken yüklerdi. Bu rüya bana göre demekti ki; sıkıntıları attıkça iyiye güzele yöneleceğimden yöne hala inancım tammış...

Kararlılığımla belki hüzünlerim mutluluğum hepsi benimle olacak ama onları unutmadan mutluluğu ön planda tutup devam etmem gerek; bunları anladım rüyamdan veya anlamak istedim. Dimdik ayakta kalmamı bunlara bağlamam gerekiyor bence; yılmadan, korkmadan, korksam da bir köşemde iyiliği tutmayı unutmadan...

Ve olmuyor bazen işte; bazen unutamıyor, kenara atamıyorsunuz umutsuzluğunuzu. Dün bende umursamamazlık yapamadım, kenara köşeye bırakamadım. Doya doya yaşamam gerekiyordur belki şimdi de buna ihtiyacım vardır diye, gelmişken de bırakmadım. Saldım kendimi o boşluğun içine. Dolu bir halde olduğunuz ama boş bir yerde hissettiğiniz, çekimine kapılmaktan alıkoyamadığımız bir delik...

Öyle zamanlarda o boşluktan sizi çıkarabilecek birine veya birilerine ihtiyaç duyuyorsunuz, eğer öyle bir dostunuz varsa sımsıkı sarılın. Anlamlı anlamsız içinde bulunduğunuz durumu anlatmak bile o kadar iyi geliyor ki... Her ne olursa olsun böyle boşluklardan kurtulmak için, hayatınızdaki nimetlere sımsıkı tutunmaya devam edelim. Dostumun, dostlarımın, ailemin ve şu hayatta nimet diyebileceğim her şeyimin varlığına yine çok şükür... 

İçimdeki kötü hislerin varlığı tamamen geçmedi, ama yeniden başa çıkabilme gücümü toparlıyorum en azından... 

Sevgilerimle...